Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Yine onlardan kimileri de, “Rabbimiz, bize bu dünyada iyilik ve güzellik ver, ahirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi ateşin azabından koru!” derler.
İşte bunlar, kazandıklarından nasibi olanlardır. Nitekim Allah hesabı çok hızlı görendir...
Allah’ı o sayılı günlerde de anın. Kim iki günde, acele eder de (Mina’daki ibadeti) bitirirse ona günah yoktur; kim de iki günde geri kalsa da sorumlu davranan için herhangi bir günah yoktur. Allah’tan sakının, iyi bilin ki onun huzurunda toplanacaksınız.
İnsanlardan kimi de var ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider, bir de kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o azılı düşmandır.
Ve bu tip, iş başına geçince yeryüzünde bozgunculuk yapmaya yani ekini ve nesli yok edip mahvetmeye çalışır. Oysa Allah bozgunculuğu sevmez.
Ona: “Allah’a karşı gelmekten sakın!” denilince gururu kendisini günaha sokar. Onun hakkından cehennem gelir. Ne kötü bir yerdir orası!
İnsanlardan kimisi de, Allah’ın rızasını kazanmak için malından geçer ve canını feda eder. Oysa Allah kullarına karşı çok şefkatlidir.
Ey iman edenler! Hepiniz topluca barışa ve huzura girin, şeytanın adımlarını izlemeyin. O sizin apaçık düşmanınızdır.
Size apaçık belgeler geldikten sonra saparsanız, bilin ki Allah mutlak güçlüdür ve her hükmü doğru olandır.
Şimdi onlar, Allah’ın melekleri ile birlikte bulut katmanları arasından çıkıp gelmesini mi bekliyorlar. Hâlbuki bu durumda iş bitirilmiş olurdu. Zira bütün işler önünde sonunda Allah’a döner.
İsrailoğullarına sor, onlara kaç tane apaçık belge verdik? Kim, Allah’ın mesajlarını kendisine ulaştıktan sonra değiştirirse, şüphesiz Allah’ın cezası çok şiddetlidir.
Kâfirlere dünya hayatı süslü görünür, bu sebeple iman edenlerle alay ederler. Oysa Allah’tan sakınanlar, kıyamet günü derece olarak onların çok üstündedirler. Allah gereğince çalışana hesapsız rızık verir.
İnsanlar başlangıçta tek bir ümmet idi. Allah, nebileri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi, beraberinde insanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermesi için, onlarla birlikte hak olan kitabı indirdi. Ancak kitap verilenler, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah ise iman edenleri, kendi izniyle; hakkında ayrılığa düştükleri konularda doğru yola ulaştırdı. Allah, doğru yolu tercih edeni yoluna ulaştırır.
Sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öylesine darlık ve zorluklar geldi, öyle sarsıldılar ki; hatta elçi ve onunla birlikte iman edenler “Allah’ın yardımı ne zaman?” diye feryat ettiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.
Sana infak olarak ne vereceklerini soruyorlar. De ki: “İyilik yaparak harcadığınız şey; anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlaradır. Hayır, olarak ne yaparsanız, Allah şüphesiz onu bilir.”
Sizin hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Olabilir ki sizin hoşlanmadığınız bir şey, sizin için hayırdır ve ihtimal ki sizin hoşlandığınız bir şey sizin için kötüdür. Siz bilmezsiniz ama Allah bilir.
Sana dokunulmaz haram aylardaki yapılan savaşı soruyorlar, de ki: “O ayda savaşmak büyük suçtur, Allah yolundan çevirmek, Onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’dan insanları engellemek ve oranın ahalisini oradan sürüp çıkarmak Allah katında daha büyük vebaldir. Fitne ise, öldürmekten daha kötüdür. Güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden dönüp, kâfir olarak ölürse işte onlar, amelleri dünyada ve ahirette boşa gidenlerdir. İşte onlar ateş ehlidir. Orada kalıcıdırlar.”
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda üstün gayret gösterenler, işte bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah eşsiz bir bağışlayıcı sınırsız bir merhamet sahibidir.
Sana aklı örten içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki: “Onlarda büyük günah ve insanlara bazı faydalar vardır. Günahları, sağlayacağı faydadan daha büyüktür.” Ne sarf edeceklerini sana soruyorlar. De ki: ihtiyaçtan fazlası/Vazgeçebileceklerinizden.” İşte Allah, size düşünesiniz diye ayetleri açıklıyor.
Dünyada ve ahirette... Sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir.” Allah düzeltmeye çalışanı, bozguncudan ayırt etmesini bilir. Allah dileseydi sizi sıkıntıya sokardı. Şüphesiz Allah mutlak üstün ve her hükmü doğru olandır.
Müşrik kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikçe, müşrik erkeklerle mümin kadınları nikâhlamayın. Mümin bir köle, hoşunuza gitse bile müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. İşte onlar sizi ateşe çağırırlar. Allah ise, izniyle, cennete ve bağışlamaya davet eder ve insanlara düşünüp ibret alsınlar diye ayetlerini açıklıyor.
Sana, kadınların adet halinden de soruyorlar. De ki: “O bir ezadır. Adet halinde iken kadınlardan uzak durun, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah’ın size emrettiği yoldan yaklaşın. Allah, şüphesiz tövbe ile yanlıştan dönenleri sever ve temizlenenleri de sever.
Kadınlar sizin soyunuzu devam ettirmeniz için birer tarla mesabesindedir! Tarlanıza istediğiniz (Allah’ın emrettiği) gibi gelin, kendiniz için de önceden hazırlık yapın. Allah’a karşı sorumlu davranın ve iyi bilin ki Ona mutlaka kavuşacaksınız. Bunu müminlere müjdele!
Yeminlerinizle iyilik yapmanıza, sorumlu davranmanıza ve insanların arasını bulmanıza Allah’ı engel kılmayın. Allah, her şeyi işiten ve bilendir.
Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat bilinçli yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Allah, eşsiz bir bağışlayıcı ve hemen cezalandırmayandır.
Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenlerin, dört ay beklemeleri gerekir. Eğer dönerlerse, şüphesiz Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sınırsız merhamet edendir.
Eğer boşanmaya karar verirlerse, şüphesiz Allah her şeyi işitendir, bilendir.
Kadınlar boşanma haklarını kullanırlarsa, kendi başlarına üç adet dönemi beklerler. Eğer onlar Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri helal olmaz. Eğer, bu süre içinde barışmak isterlerse kocaları da onları almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkekler, eşleri üzerinde önceliğe sahiptirler. Allah, mutlak üstün olan ve her hükmünde doğru karar verendir.
Boşanma iki defadır, sonra ya iyilikle tutmak ya da güzelce salıvermek gerekir. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi (Mehri) -kadın ve erkek Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmekten korkmadıkça- geri almanız size helal değildir. Fakat onların, Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmelerinden korkarsanız, o zaman kadının kocasına fidye vererek boşanmak istemesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar, Allah’ın yasal sınırlarıdır; onları çiğnemeyin. Kim Allah’ın koyduğu sınırları ihlal ederse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Erkek; kadını üçüncü defa boşarsa, bundan sonra kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah’ın yasalarını koruyacaklarına inanırlarsa birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır, bunları bilen bir toplum için açıklıyor.
Kadınları boşadığınızda, onların da bekleme süreleri sona erince ya onları güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat onlara zarar vermek ve haklarını ihlal etmek niyetiyle zorla alıkoymayın. Kim bunu yaparsa şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah’ın ayetlerini hafife almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, kendisiyle öğüt vermek için size indirdiği kitabı ve hikmeti düşünün. Allah’a karşı sorumlu olun ve bilin ki, kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
Kadınları boşadığınız vakit, onlar da bekleme sürelerini bitirince, aralarında doğru bir şekilde anlaştıkları takdirde, kocalarıyla evlenmelerini engellemeyin. İşte, sizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere bununla öğüt veriliyor. Bu, sizin için daha nezih ve daha temizdir. Allah bilir, ama siz bilmezsiniz.
Anneler çocuklarını, emzirmeyi tamamlatmak isteyen baba için tam iki sene emzirirler. Annelerin yiyecek ve giyeceğini uygun bir şekilde sağlamak, çocuk kendisinin olan babaya borçtur. Kişiye gücünün üstünde bir şey yüklenmez. Çocuğu yüzünden anne de, çocuk kendisinin olan baba da zarara sokulmamalıdır! Vârise de aynısı düşer. Eğer anne ve baba aralarında danışarak ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse, ikisine de günah yoktur. Çocuklarınızı (sütanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğiniz ücreti örfe uygun bir şekilde öderseniz size bir günah yoktur. Allah’tan sakının, iyi bilin ki Allah yaptıklarınızı görmektedir.
İçinizden ölenlerin arkasında bırakmış olduğu hanımlar, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Müddetlerini tamamladıklarında, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Böyle kadınlara kapalı bir şekilde evlenme teklif etmenizde veya onlarla evlenmeyi içinizden geçirmenizde size bir günah yoktur. Allah, sizin onlara düşündüğünüzü söyleyeceğinizi bilmektedir. Fakat meşru sözler dışında, onlarla gizlice sözleşmeyin. Müddet sona erene kadar nikâh akdine kalkışmayın. İçinizde olanı Allah’ın bildiğini bilin de Ondan çekinin. İyi bilin ki Allah bağışlayandır ve hemen cezalandırmayandır.
Hanımlara temas etmeden veya mehirlerini biçmeden, onları boşarsanız sizin üzerinize bir günah yoktur. Zengin olanlar güçleri ölçüsünde, fakir olanlar da yine güçleri ölçüsünde, uygun bir şekilde onları faydalandırın. Bu iyi davrananların şanına yakışır bir borçtur.
Eğer onlara mehir biçer de temas etmeden onları boşarsanız, kendileri veya nikâh akdi ellerinde olan kimsenin bağışlaması müstesna –belirlediğiniz- mehrin yarısını onlara verin. Mehrin hepsini bağışlamanız takvaya daha uygundur. Şüphesiz, Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Namazlara, özellikle orta namaza devam edin ve saygı ile Allah’ın huzuruna durun.
Eğer herhangi bir endişe taşırsanız, o zaman yaya yahut binekli olarak namaz kılın. Güvene kavuştuğunuz zaman daha önce bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah’ı anın. (Namazı kılın)
İçinizden ölüp geriye eşler bırakan erkekler, bir seneye kadar eşleri evlerinden çıkarılmayacak bir geçimlik vasiyet etmiş olmalıdırlar. Şayet kadınlar kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında uygun olanı yapmalarından dolayı size bir mesuliyet yoktur. Allah üstündür, doğru karar verendir.
Boşanmış kadınlara örfe uygun şekilde bir geçimlik sağlanmalıdır. Bu sorumlu davrananlar üzerine bir borçtur.
Allah, size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Belki aklınızı kullanırsınız.
Binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara önce “Ölün!” dedi; sonra da onları tekrar diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük lütuf/ikram sahibidir ama insanların çoğu şükretmezler.
Allah yolunda savaşın; bilin ki Allah her şeyi işiten ve bilendir.
Allah’a güzel bir ödünç verip de, Allah’ın da karşılığını ona kat kat artırarak vereceği hani kim var? Allah hem daraltır hem genişletir. Siz yalnız Ona döndürüleceksiniz.
Musa’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Nebilerinden birine demişlerdi ki: “Bize, bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım.” Nebileri de: “Ya, savaş size farz olunca savaşmazsanız? Demişti. Onlar da: “Bizler neden Allah yolunda savaşmayalım ki? Biz yurtlarımızdan ve oğullarımızdan uzaklaştırıldık.” demişlerdi. Fakat üzerlerine savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, savaştan kaçan zalimleri en iyi bilendir.
Nebileri onlara dedi ki: “Allah, Talût’u size hükümdar gönderdi.” Onlar da: “O bize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha layığız üstelik. Ona, malca da bir bolluk verilmemiştir.” dediler. Nebileri de: “Allah, onu size seçti, zira onu bilgi ve fiziki açıdan size üstün kıldı. Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir. O, her şeyi bilendir.” dedi.
Ve yine onlara Nebileri, şöyle dedi: “Onun, hükümdarlığının belgesi, meleklerin taşıdığı, içinde Rabbinizden bir ferahlık, Musa ailesinin ve Harun ailesinin emanetlerinin bulunduğu sandığı size getirmesidir. Eğer inanıyorsanız, bunda sizin için kesin bir belge vardır.”
Talût, ordusuyla birlikte ayrıldığında: “Allah, sizi bir ırmakla sınayacaktır. Kim o sudan içerse benden değildir, kim de ondan tatmazsa o bendendir, sadece eliyle bir avuç içen hariç.” dedi. Onlardan pek azı hariç o sudan içtiler. Nihayet o ve onunla birlikte iman edenler ırmağı geçince, emri dinlemeyenler: “Bugün Câlût’a ve onun ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Rablerine/sahiplerine kavuşacaklarını düşünenler ise: “Nice sayıca az topluluklar, Allah’ın izni ile sayıca çok olan toplulukları yenmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler.
Onlar Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında: “Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımıza güç ve sebat ver, bu kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” dediler.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :