Nasıl size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten ve bilmediğiniz şeyleri de size öğreten bir elçi gönderdik.

Siz beni anınki ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin.

Ey inananlar, sabır ve salât (Namaz ve Dua) ile Allah’tan yardım isteyin, şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

Allah yolunda öldürülenlere “Ölüler” demeyin. Onlar diridirler fakat siz farkında olamazsınız.

Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek suretiyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!

Ki onlar, bir musibete uğrayınca: “Biz, elbette Allah’a ait iz ve yine O’na döneceğiz.” derler.

İşte bunlar Rablerinden sürekli bir destek ve rahmet üzeredirler ve işte bunlar doğru yolu bulmuş olanlardır.

Safa ve Merve, Allah’ın sembollerindendir. Artık kim Kâbe’yi hacceder yahut umre yaparsa her ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Zira eğer kişi, yapması gerekenden daha çok iyilik yaparsa bilsin ki Allah, şükre bol karşılık verendir ve her şeyi bilendir.
İndirdiğimiz açık delilleri ve doğru yolu bu kitapta/Kuran’da insanlara bütün açıklığıyla ortaya koyduktan sonra bunu gizleyenler var ya! İşte onlara hem Allah lanet eder hem de bütün lanetçiler lanet eder.
Ancak tövbe ile doğru yola dönenler, durumlarını düzeltenler ve bu Kuran’da ki gerçekleri beyan edenler hariç. İşte ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri çokça kabul eden ve merhamet eden sadece benim.
Bu gerçekleri gizleyenler ve bu hal üzere ölenler var ya! İşte Allah’ın, meleklerin ve insanların tümünün laneti onların üzerinedir.
Onlar o lanette kalıcıdırlar. Onlardan azap hafifletilmez ve onların yüzlerine de bakılmaz.
İlahınız tek bir ilahtır. Allahtan başka ilah yoktur. O rahmeti sonsuz merhameti sınırsızdır.
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlar için faydalı olan şeylerle, gemilerin denizde yüzmesinde, Allah’ın gökten su indirerek onunla ölümünden sonra yeryüzüne hayat vermesinde ve orada her türlü canlıyı yaymasında, rüzgârları dilediği yöne estirmesinde ve gökyüzü ile yeryüzü arasında emre amade bulutları yönlendirmesinde, aklını kullanan bir topluluk için alınacak nice ibretler vardır.
İnsanlardan kimi de vardır ki; Allah ile aralarına birilerini koyup bu kişileri Allah’a denk tutarlar ve Allah’ı sever gibi onları severler. İman edenlerin ise, Allah sevgisi her şeyin üstündedir. Bir takım kişileri Allah’a denk tutanlar azabı görecekleri o zaman, bütün güç ve kuvvetin Allah’a mahsus olduğunu ve Allah’ın da şiddetli azap sahibi olduğunu bilecekler, keşke (ölüm gelmeden) anlayabilselerdi.
Peşlerine düşülüp gidilenler, kendilerine uyanlardan hızla uzaklaştıklarında azabı görmüş olacaklar ve bütün bağlar da parçalanıp kopacak.
Peşlerinden gidenler de diyecekler ki: “Keşke bizim için dünyaya bir daha dönüş olsaydı da, onların bizden kaçıp uzaklaştıkları gibi biz de onlardan kaçıp uzaklaşsaydık. İşte böylece Allah, onlara yaptıklarını pişmanlıklar halinde gösterecek ve onlar ateşten çıkacak da değillerdir.
Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helal şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin, zira o sizin için apaçık bir düşmandır.
Muhakkak o şeytan size, kötülüğü, ahlaksızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri uydurmanızı emreder.

Onlara, Allah’ın indirdiği Kuran’a uyun denilince: “Hayır, biz, atalarımızın başımıza sardığı geleneğe uyarız.” derler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler?

Gerçeği örtbas eden kâfirlerin durumu; çobanların çağırdığı fakat onun bu çağırısını bir bağırtı ve sesten başka bir şey olarak işitmeyen (hayvanların) durumu gibidir. Onlar, öyle sağır, dilsiz ve körlerdir ki akıllarını kullanmazlar.
Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin ve eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, Ona şükredin.
Allah, size sadece leşi, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim de buna, mecbur kalırsa, taşkınlık etmemek, aşırı gitmemek şartıyla bunlardan yemesinde bir günah yoktur. Şüphesiz Allah, eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz merhamet sahibidir.
Allah’ın indirdiği kitaptan/Kuran’dan bir şeyleri gizleyip, onu az bir karşılığa satanlar var ya, işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla konuşmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.
Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı; bağışlanmayı bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Ateşe ne kadarda dayanıklılarmış!
Allah, işte bu kitabı/Kuran’ı hak olarak indirmiştir. Bunda anlaşmazlığa düşenler elbette derin bir ayrılık içindedirler.
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır.
Ey İman edenler! Cinayetlerde adil ceza size farz kılındı. Hür olana karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas olunur. Her kim bir şekilde kardeşi tarafından bağışlanmışsa, artık bu, makul bir biçimde uygulanmalı ve bağışlayana güzellikle tazminatı ödenmeli. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim aşırı giderse ona elem verici azap vardır.
Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sorumlu davranırsınız.
Sizden birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakmışsa; anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyeti yerine getirmek sorumlu davrananlara bir borçtur.
Kim de vasiyeti işittikten sonra onu değiştirirse bunun günahı onu değiştirenlerin üzerinedir. Allah, şüphesiz işiten ve bilendir.
Kim de vasiyet edenin yanlı davranıp haksızlık yapacağından veya günaha düşeceğinden endişe duyar da onların aralarını düzeltirse, ona günah yoktur. Allah, şüphesiz bağışlayan ve merhamet edendir.
Ey İman edenler! Sakınıp korunasınız diye oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.
Sayılı günlerde... Sizden kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde orucunu tutar. Ona güç yetirenler bir yoksul doyuracak kadar fidye verir. Kim fazladan iyilik yaparsa o iyilik kendinedir. Bu durumda oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.
Ramazan ayıdır ki, insanlar için doğru yol rehberi olan ve bu rehberliğin belgelerini taşıyan doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp açıklayan Kuran, bu ayda indirilmiştir. Sizden kim o aya erişirse o ayda oruç tutsun. Kimde hasta olur veya yolculukta bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir getirerek yüceltmenizi ister. Umulur ki nimetlerin hakkını verirsiniz.
Kullarım sana beni sorarlarsa; şüphesiz ben çok yakınım. Bana dua edenin; dua ettiğinde, duasına karşılık veririm. O halde onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana inanıp güvensinler ki doğru yolda olsunlar.
Oruç gecesi hanımlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin iffet örtünüz, sizde onların iffet örtüsüsünüz. Allah, sizin kendinizi zora soktuğunuzu bildi. Bu sebeple Allah sizi bu zorluklardan muaf tuttu ve sizden bu zorlukları kaldırdı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için meşru olarak verdiğinden yararlanın. Şafağın ak çizgisi kara çizgisinden size göre tam ayırt edilene kadar yiyin için, sonra geceye (güneş batıncaya) kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikâfta olduğunuz günlerde hanımlara yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kötülüklerden korunmaları için ayetlerini böylece açıklar.
Aranızda birbirinizin mallarını batıl yollarla yemeyin. Bile bile insanların mallarının bir kısmını bile yiyenler günaha girmiş olurlar.
Sana hilalin hallerinden soruyorlar, de ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” Evlere arkasından girmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık kişinin Allah’a karşı gelmekten sakınmasıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı sorumlu davranın ki kurtuluşa eresiniz.
Size savaş açanlara karşı, siz de Allah yolunda savaşın, saldırgan davranmayın. Zira Allah saldırganları sevmez.
Sizinle savaşanları nerede yakalarsanız öldürün. Onları, sizi çıkardıkları yerden çıkarın. İnanca yapılan baskı ve zulüm, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, Mescid-i Haram’ın yanında sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla orada savaşmayın. Fakat onlar sizinle savaşırlarsa, onlarla savaşın. İşte kâfirlerin cezası budur.
Eğer savaşmaktan vazgeçerlerse; şüphesiz ki Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
İnanca yapılan baskı ve zulüm ortadan kalkıp hüküm yalnızca Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın, eğer savaşa son verirlerse saldırgan zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
Dokunulmaz aydaki saldırıya dokunulmaz ayda cevap verilir ve dokunulmazlıklarda denklik esastır. O halde, kim size saldırırsa, siz de ona aynısıyla karşılık verin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve iyi bilin ki Allah emirlerine karşı gelmekten korunanlarla beraberdir.
Allah yolunda harcamada bulunun ki kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve iyilik yapın. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever
Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Eğer hac yapmaktan alıkonursanız, oraya kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bir kimsenin fidye olarak ya oruç tutması ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimseye, kolayına gelen bir kurban kesmek; bulamayana hac esnasında üç gün, döndüğünüz vakit de yedi gün -ki bu tam on gün eder- oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da oturmayan kimseler içindir. Allah’tan sakının, Allah’ın cezasının şiddetli olacağını bilin.
Hac bilinen aylardır. Kim bu ayda hac etmeye kesin karar verirse bilmelidir ki; hacda eşler arasında ilişki, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir. Azık edinin. Şüphe yok ki azığın en iyisi Allaha karşı gelmekten sakınmaktır. Bana karşı gelmekten sakının ey derin kavrayış sahipleri!
Rabbinizin lütfundan payınızı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat’tan akıp giderken Meş’ari Haram’da Allah’ı anın. Her ne kadar daha önce sapkınlık içinde iseniz de, Allah size doğru yolu gösterdi. İşte bu büyük lütfe minnettarlığınızı dile getirin.
Sonra insanların toplu olarak akıp çağladığı yerden, siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet sahibidir.
Hac ibadetinizi yerine getirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha da kuvvetli bir anmayla Allah’ı zikredin. İnsanlardan kimileri; “Rabbimiz, bize ne vereceksen bu dünyada ver.” derler. Onların ahirette hiçbir nasibi yoktur.