Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Bu, bizim indirip farz kıldığımız ve içinde birçok kesin hüküm bildirdiğimiz ve düşünüp öğüt alasınız diye ayrıntılarıyla açıkladığımız bir suredir.
Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara duyacağınız acıma hissi sizi Allah’ın dininin hükümlerini uygulamadan alıkoymasın. Ve müminlerden bir grup da onlara verilen cezaya şahit olsun.
Zinakâr erkek ancak zinakâr bir kadın veya müşrik bir kadınla evlenebilir. Zinakâr bir kadın da ancak zinakâr bir erkek veya müşrik bir erkekle evlenebilir. Bu tür bir evlilik müminlere haram kılınmıştır.
İffetli kadınlara zina iftirasında bulunup da bunu dört şahitle ispat edemeyenlere seksen değnek vurun ve onların şahitliğini asla kabul etmeyin, çünkü onlar yoldan çıkmış fasıklardır.
Ancak bundan sonra, tövbe ederek kendilerini düzeltenler hariçtir. Şüphe yok ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Kocalar eşlerine zina isnadında bulunur da kendilerinden başka şahit getiremezlerse eşlerden her birinin doğru söylediğine dair Allah’a dört defa yemin etmeleri gerekir.
Beşinci de koca “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın laneti benim üzerime olsun” demelidir.
Kadın da kocasının yalan söylediğine dair dört defa Allah’a yemin ederse cezadan kurtulmuş olur.
Beşinci de kadın “Eğer kocam doğru söylüyorsa Allah’ın gazabı benim üzerime olsun” demelidir.
Eğer Allah’ın size bu şekilde lütfu ve merhameti olmasaydı haliniz nice olurdu. Fakat Allah tövbeleri çokça kabul eden ve her şeyi yerli yerince yapandır.
Gerçek şu ki o iftirayı tasarlayanlar içinizden bir gruptur. Fakat bunu kendiniz için şer olarak görmeyin. Aksine o, sizin için hayırlı olmuştur. Onlardan her biri için kazandığı günah oranında cezası vardır. Bu işin elebaşılığını yapan kimse var ya işte onu korkunç bir azap beklemektedir.
Oysa siz bu iftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkek ve mümin kadınlar olarak birbiriniz hakkında hüsnü zanda bulunup “Bu, apaçık bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?
Hem bu iftirayı atanların da dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki onlar, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde yalancıdırlar.
Eğer Allah’ın size dünyada ve ahirette lütfu ve rahmeti olmasaydı, bu dedikoduya kapılıp gitmenizden dolayı korkunç bir azaba çarptırılırdınız.
Çünkü siz, bu iftirayı dilinize dolamış ve işin aslını bilmediğiniz halde ileri geri konuşuyor ve bunu basit bir mevzu sanıyordunuz. Oysa bu Allah katında öyle büyük bir vebal ki.
Evet bu iftirayı duyar duymaz “Böyle şeyler konuşmak bize yakışmaz. Hâşâ! Bu büyük bir iftiradır.” demeniz gerekmez miydi?
Mademki müminsiniz bir daha böyle bir şeye bulaşmamanız için Allah size öğüt veriyor.
Ve Allah size, hükümlerini açıklıyor. Allah, her şeyi bilen ve doğru hüküm verendir.
İman edenler arasında çirkinliklerin yayılmasından hoşlananlara, dünyada da ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah herkesin niyet ve düşüncesini bilir, ama siz bilmezsiniz.
Ya Allah’ın üzerinizde lütfu ve rahmeti olmasaydı ve size şefkat ve merhametiyle muamele etmeseydi haliniz nice olurdu?
Ey iman edenler şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, iyi bilsin ki o sadece çirkin ve kötü şeyleri emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, hiçbiriniz ebediyen günahından arınamazdı. Fakat Allah, hak edeni arındırır. Zira Allah, işiten ve herkesin niyetini bilendir.
İçinizden maddi imkâna sahip olan iyiliksever kimseler, akrabaya, düşkünlere, Allah yolunda yurtlarını terk edenlere yardım etmeme konusunda yemin etmesinler. Allah’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi? Öyleyse onlar da bağışlayıp hoş görsünler. Zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağıdır.
Hiçbir şeyden habersiz masum iffetiyle yaşayan mümin kadınlara iftira atanlar dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir ve onlara korkunç bir azap vardır.
O gün, onların dilleri, elleri ve ayakları yapıp ettiklerinden dolayı aleyhlerinde şahitlik edecekler.
O gün, Allah onlara hak ettikleri cezayı tastamam verecek ve onlar da Allah’ın ne kadar hak olduğunu apaçık öğrenecekler.
Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkeklerde kötü kadınlara yaraşır. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara layıktır. İşte o tertemiz kişiler onların attıkları iftiralardan uzaktırlar. Onlar için bağışlanma ve bol nimet vardır.
– Ey iman edenler! Kendinize ait olmayan evlere sahibinden izin almadan ve hane halkına selam vermeden girmeyin. Eğer düşünecek olursanız böyle yapmanız sizin yararınıza bir davranıştır.
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilene kadar oraya girmeyin. Şayet size geri dönün denilirse, hemen geri dönün. Böyle yapmanız sizin için nezih bir davranıştır. Allah sizin hangi niyetle davrandığınızı bilir.
İçinde size ait eşya bulunan ve kimsenin oturmadığı evlere girmenizde sizin için bir sakınca yoktur. Allah, açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de bilir.
Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar iffet ve namuslarını korusunlar. İşte bu onlar için en nezih olandır. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarından haberdardır.
Mümin hanımlara da söyle, onlar da bakışlarını haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar. Zorunlu olarak görünenlerin dışında ziynet yerlerini göstermesinler, başörtülerini de göğüs ve gerdanlarının üstüne sarkıtsınlar, cazibe ve güzelliklerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocaları, babaları, kayın babaları, öz oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, malik olduklarınız, kadına ihtiyaç duymayan erkek hizmetçiler veya kadınlara istekleri gelişmemiş küçük çocuklar bunun dışındadır. Bir de yürürken ziynetlerini teşhir etmek için ayaklarını yere sert vurmasınlar. Ey müminler yapmış olduğunuz hatalardan tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
İçinizden bekârları, esirlerinizden durumu iyi olanları evlendirin. Şayet onlar fakir iseler, bilsinler ki Allah, onları lütuf ve keremi ile zenginleştirir. Allah’ın lütuf ve ikramı geniştir, kimin hangi durumda olduğunu bilir.
Evlenmek için maddi imkân bulamayanlar, Allah, lütfundan kendilerini zenginleştirinceye kadar iffet ve namuslarını korusunlar. Bedelini ödeyerek özgür kalmak için sizinle sözleşme yapmak isteyen himayenizde bulunanlarda eğer bu kabiliyeti görüyorsanız onlarla sözleşme yapın ve Allah’ın size sunduğu imkânlardan onlara da verin. Eğer iffetli kalmak istiyorlarsa onların üzerinden dünyalık kazanmak için evlendirmeye zorlayarak size karşı gelmelerini sağlamayın. Kim onları zorlamadan vazgeçerse Allah bunlara af ve mağfireti ile muamele edecektir.
Doğrusu size apaçık ayetler/hükümler, sizden önce gelip geçenler ile ilgili nice örnekler ve sakınıp korunmak isteyenler için de öğütler indirmişizdir.
Allah göklerin ve yerin nurunun kaynağıdır. O’nun nurunun sembolü duvardaki bir oyuk ve içinde bir lamba, lamba da billur bir fanus içinde; fanus ise sanki inci gibi parlayan bir yıldız, yakıtı da doğuda ve batıda bulunmayan bereketli bir zeytin ağacından, o yağ neredeyse ateş değmeden ışık verecek. Nur üstüne nur. Allah bu nuru tercih edeni o nura ulaştırır. Ve Allah gerçekleri anlatmak için insanlara böyle örnekler veriyor. Çünkü Allah her şeyi bütün boyutlarıyla bilendir.
(Bu nur) İçerisinde Allah’ın yüceltilmesine, O’nun adının anılmasına ve sabah akşam şanının yüceliğinin dillendirilmesine izin verdiği evlerde/mescitlerde parıldamaktadır.
Öyle yiğitler var ki ne ticaret ne alışveriş onları Allah’ın zikrinden/Kuran’dan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz, Zira onlar gözlerin ve kalplerin korkudan ters yüz olacağı bir günden korkarlar.
Allah da onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak, onlara katından fazla fazla verecektir. Allah, gereği gibi davrananlara sınırsız mükâfat bahşeder.
Gerçekleri örtbas eden kâfirlerin ise yaptıkları iyi işler çöldeki serap gibidir, susuzluktan yanmış kimse onu su sanır fakat oraya vardığında hiçbir şey bulamaz, yanında sadece Allah’ı bulur. O da onun hesabını eksiksiz görür, zira Allah hesabı çok hızlı görendir.
Veya onların amelleri okyanusun derinliklerindeki yoğun karanlıklara benzer, onu kat kat dalgalar kaplamış üstüne ise kara bulutlar çökmüş tam bir zifiri karanlık ki insan elini uzatsa neredeyse kendi elini dahi göremeyecek, nitekim Kim Allah’ın nuru Kuran’dan aydınlanmamışsa onun karanlıktan kurtulup aydınlığa kavuşması mümkün değildir.
Göklerde ve yerde bulunan varlıkların ve sıra sıra uçan kuşların Allah’ın yüce kudretini dillendirdiğini görmüyor musun? Doğrusu bunların hepsi O’na nasıl yakaracaklarını ve O’nun koyduğu yasaya göre hareket etmeyi bilmektedirler. Allah da onların davranışlarını çok iyi bilmektedir.
Zira göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’a aittir ve nihayetinde dönüş de Allah’adır.
Ve yine Allah’ın bulutları sevk edip sonra da birleştirerek yoğunlaştırdığını ve üst üste yığarak kümeler haline getirdiğini görmüyor musun? Derken bir de bakıyorsun o bulutların arasından yağmur yağıyor. Ayrıca dağlar gibi bulutlardan dolu yağdırıyor ve dilediğini onunla cezalandırıyor, dilediğini de ondan koruyor. Bulutların şimşeğinden çıkan parıltı ise neredeyse gözleri görmez ediyor.
Allah, gece ve gündüzü birbiri ardınca döndürüp durmaktadır. Şüphesiz ki bunda basiret sahipleri için alınacak bir ibret vardır.
Allah, bütün canlıları sudan yarattı. Canlılardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür. Bir kısmı iki ayağı üstünde yürür. Bir kısmı da dört ayağı üzerinde yürür zira Allah dilediği şekilde yaratır, şüphe yok ki Allah her şey için bir ölçü koyandır.
Andolsun ki biz hakikati apaçık ortaya koyan ayetler indirmişizdir. Zira Allah, dileyen kimseyi bu ayetlerle dosdoğru yola yöneltir.
Kimileri “Allah’a ve mesajlarını tebliğ eden elçisine inanıp itaat ettik” diyorlar; sonra da bunlardan bir grup sözlerinden dönüyorlar İşte bunlar mümin değiller.
Nitekim bu kimseler aralarında Allah’ın kitabına göre hüküm verilmesi için elçinin huzuruna çağrıldıklarında onlardan bir grup hemen yüz çevirirler.
Ama eğer kendileri haklı olacak olursa elçinin huzuruna teslim olmuş bir eda ile koşa koşa gelirler.
Yoksa onların kalplerinde bir hastalık mı var yoksa senin elçiliğinden şüphe mi ediyorlar ya da Allah’ın ve mesajlarını tebliğ eden elçisinin onlara haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, aslında onlar kendileri yanlışta ısrar edip zalimlik yapıyorlar!
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :