Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Firavun: - Peki, önceki milletlerin durumu ne olacak? Dedi.
Musa: - Onların ne olacağı ile ilgili bilgi Rabbimin katında bir yasaya bağlıdır, zira benim Rabbim asla yanılmaz ve asla unutmaz. Dedi.
O ki yeryüzünü sizin için bir yaşam yeri yaptı ve orada sizin için size imkânlar verdi, gökten su indirdi. Böylece biz bu yağmur suyu ile envai çeşit bitkilerden çifter çifter çıkardık.
O nimetlerden hem siz yiyin hem de hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda temiz akıl sahipleri için nice deliller vardır.
Biz sizi de o topraktan yarattık sizi yine oraya döndüreceğiz ve yine oradan sizi bir kez daha çıkaracağız.
Andolsun ki biz Firavun’a bütün ayetlerimizi göstermiştik fakat o yalana sarıldı ve yüz çevirdi.
Ve dedi ki:
– Sen bu sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin ey Musa?
Hiç şüphen olmasın ki bizde sana benzer bir sihirle karşılık vereceğiz. Haydi, şimdi herkese açık bir alanda ne senin ne de bizim cayamayacağımız bir buluşma zamanı belirle!
Musa da:
– Buluşma zamanımız, şenlik günü bütün halkın toplandığı kuşluk vakti olsun, dedi.
Bunun üzerine Firavun görüşmeyi sonlandırıp çekip gitti ve bütün planlarını hazırlayıp sözleşilen yere geldi.
Musa onlara:
– Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın. Aksi halde korkunç bir azapla sizi yok ediverir. O’na iftira eden kesinlikle kaybetmeye mahkûmdur.
Bunun üzerine sihirbazlar kendi aralarında durumlarını tartıştılar ve gizli gizli fısıldaştılar.
– Bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve örnek yolunuzu ve hayat tarzınızı yok etmek istiyor, dediler.
– Bu sebeple sihirle ilgili bütün hünerlerinizi ortaya koyun ve bir düzen içinde gücünüzü gösterin, zira bugün üstün gelen zafer kazanmış olacaktır.
Sihirbazlar:
Ey Musa, dediler, hünerini önce sen mi göstereceksin yoksa ilk biz mi başlayalım.
Musa:
– Hayır dedi önce siz başlayın. O da ne! Onların ipleri yaptıkları sihir sebebiyle hızla hareket ediyormuş gibi göründü.
Bu yüzden Musa’nın içine bir korku düştü.
Biz de:
– Hiç korkma, çünkü üstün gelecek kesinlikle sen olacaksın, dedik.
Şimdi sağ elindeki asayı yere bırak, onların iplerini ve sopalarını yutacaktır. Yaptıkları, sihirbazların hilesinden başka bir şey değildir. Zira sihirbazlar asla başarıya ulaşamazlar.
Sonunda sihirbazlar secdeye kapanarak dediler ki:
– Biz Musa ile Harun’un Rabbine iman ettik.
Firavun:
– Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Demek ki size sihri öğreten büyük ustanız o imiş. Ben de sizin haklarınızı elinizden alacağım ve hurma kütüklerinde sallandıracağım! O zaman göreceksiniz hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcı imiş!
Sihirbazlar:
– Biz seni, bize gösterilen bunca delile ve bizi yaratan Allah’a asla tercih etmeyeceğiz. Hakkımızda istediğin hükmü ver senin hükmün ancak bu dünyada geçer, dediler.
Şüphesiz ki biz, günahlarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın sihri bağışlaması için Rabbimize iman ettik. Allah, inanılmaya en layık ve en kalıcısıdır.
Kim Rabbine suça batmış bir halde gelirse onun için cehennem vardır, orada ne ölebilir ne tam yaşayabilir.
Kim de Rabbinin huzuruna iyi ve güzel işler yapmış bir mümin olarak gelirse işte bunlar için de yüce makamlar vardır.
Altından ırmakların çağladığı içinde kalacakları Adn cennetleri. İşte budur arınmış kimsenin ödülü.
Andolsun ki biz Musa’ya:
– Kullarımı geceleyin yürüt denizde onlar için kuru bir yol aç. Firavun’un sizi yakalamasından ve boğulmaktan korkma! Diye vahyetmiştik.
Firavun askerleriyle onların peşine düştü fakat denizin dalgaları onları sarıp yutuverdi.
Firavun halkını saptırmış ve onlara doğru yolu göstermemişti.
Ey İsrailoğulları! Biz sizi düşmanınızdan kurtarmış, Sina dağının sağ yamacını size vaat edip, size kudret helvası ve bıldırcın indirmiştik.
Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyin fakat nankörlük ederek azgınlaşmayın aksi halde gazabımı hak etmiş olursunuz. Kim benim gazabımı hak ederse tepetaklak olur gider.
Fakat şunu da iyi bilin ki ben, tövbe edip dönen böylece iman edip iyi ve güzel işler yapan ve doğru yolda sebat edenleri kesinlikle bağışlarım.
Allah:
Ey Musa kavmini bırakıp buraya gelmekte neden aceleci davrandın?
Musa:
– Onlar benim yolumdan gidiyorlar, ey Rabbim, sen hoşnut olasın diye gelmekte acele ettim.
Allah:
– Sen ayrıldıktan sonra kavmini sınadık ve Samiri onları doğru yoldan saptırdı, dedi.
Bunun üzerine Musa son derece kızgın ve üzgün bir şekilde kavmine döndü:
Ey kavmim Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Yoksa bu vaadin süresi çok uzun geldi de ondan ümit mi kestiniz veya Rabbinizin gazabına uğramak mı istiyordunuz da bana verdiğiniz ahit/sözden döndünüz?
Dedi.
Onlar da:
– Sana verdiğimiz sözden kendi irademizle dönmedik. Fakat biz Mısırlıların ziynet eşyalarına konmanın vebalini taşıyorduk, biz de onları ateşe attık. Samiri de böyle yaptı, dediler.
Evet Samiri onlara böğürme sesi çıkaran bir buzağı heykeli çıkarttı ve:
– İşte, sizin de ilahınız, Musa’nın da ilahı budur. Ne var ki o, bunu unuttu, dediler.
Oysa heykelin onların hiçbir isteğine cevap veremediğini onlara bir zarar ve yarar sağlama gücüne sahip olmadığını görmüyorlar mıydı?
Üstelik Musa dönmeden önce Harun onlara:
Ey Kavmim! Siz, bu heykel ile fena halde tuzağa düşürüldünüz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahman’dır, siz beni izleyin ve benim emirlerime uyun, demişti.
Onlar ise:
– Musa bize geri dönünceye kadar ona saygı duymaktan vazgeçmeyeceğiz, demişlerdi.
Musa:
Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün halde neden engel olmadın?
Bana tabi olman gerekmez miydi? Yoksa sen benim emrime karşı mı geldin?
Harun ise:
Ey anamın oğlu dedi. Saçımı sakalımı çekiştirip durma! Gerçek şu ki ben senin, “Sözümü dinlemedin de İsrailoğullarının arasına ayrılık soktun" demenden endişe ettim.
- Peki senin derdin neydi ey Samiri? Diye çıkıştı.
O da:
– Ben onların görmediği bazı şeyleri gördüm ve elçinin inanç sisteminden bir parçayı alıp attım, içimden böyle yapmak geldi, dedi.
Musa:
– Defol git! Artık sen hayatın boyunca toplumdan dışlanacak ve yalnızlığa mahkûm olarak sapık inancınla baş başa kalacaksın. Bir de hiç kaçıp kurtulamayacağın bir azap seni bekliyor. Şimdi de ısrarla önünde saygıyla eğildiğin şu ilahına bir bak onu yakacağız sonra da küllerini denize savuracağız, dedi.
Şunu unutmayın ki sizin ilahınız ancak, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Zira O’nun bilgisi her şeyi kuşatmıştır.
İşte bu şekilde geçmişte yaşanan olayların bir kısmını sana aktarıyoruz zira katımızdan sana bir öğüt ve itibar kaynağı zikir verdik.
Kim bu uyarı dolu mesajdan yüz çevirirse iyi bilsin ki o, kıyamet günü büyük bir vebal yüklenecek.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :