Allah’ın yarattığı görünmez varlıkları/cinleri O’na ortak koştular. Bilgisizce O’nun için oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Oysaki O, onların bu çirkin yakıştırmalarından münezzeh ve çok yücedir.
Andolsun ki, kalpleri olup da gerçeği anlamayan, gözleri olup da gerçeği görmeyen ve kulağı olup da gerçeği duymayan insan ve cinlerden çoğu cehennemi hak etmişlerdir. İşte onlar hayvanlar gibidir, hayır onlardan daha aşağıdırlar, çünkü onlar gerçeklerden habersizdirler.
Nitekim şöyle demişlerdi, “Ey kendisine zikir indirilen adam, kesinlikle sen cinlerden ilham alan birisin!”
Daha önce de cinleri, yakıp kavuran bir ateşten yaratmıştık!
Hani bir zamanlar meleklere:
– Adem’e secde edin/emrine amade olun demiştik, İblis dışında hepsi emre amade olmuşlardı. O, cinlerden idi ve Rabbinin emrine karşı geldi. Şimdi siz, o sizin düşmanınız olduğu halde onu ve soyunu benim dışımda dostlar mı ediniyorsunuz? Bu zalimler için ne kötü bir değiş tokuş!
Yoksa “O cinlerden esinlenen biri mi” diyorlar? Hayır! Aslında o, onlara hakkı getirdi. Fakat onların çoğu bu haktan/Kuran’dan hoşlanmıyorlar.
Bir gün Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu toplandı ve düzenli bir ordu olarak yola koyuldu.
Cinlerden son derece becerikli biri: “Ben, onun tahtını, sen yerinden kalkmadan sana getiririm çünkü ben onu getirecek güce sahip, güvenilir biriyim” dedi.
O, bu iddiayı uydurup Allah’a iftira mı atmaktadır, yoksa cinlerle ilişkisi olan bir deli midir? Hayır! Asıl iftiracı ve deli olanlar, ahirete inanmayarak ıstırap ve sapkınlık batağına gömülenlerdir.
Süleyman’a da, rüzgâr gücünden yararlanmayı bahşetmiştik. Böylece sabahleyin bir aylık yola gidiyor, akşam da bir aylık yoldan geri geliyordu. Ayrıca bakırdan yararlanma hususunda ona geniş imkânlar bahşettik. Rabbinin izniyle onun emrinde bir takım cinler çalışıyordu. Onlardan emrimizin dışına çıkanları can yakıcı bir azapla cezalandırıyorduk.
Nihayet biz Süleyman’ın iktidarının sonunu getirince, o, dayanağı olan devletinin içten bir kurt gibi kemirilip yıkıldığı fark edemedi. Şu ortaya çıktı ki cinler geleceği bilmiş olsalardı kendilerini alçaltan o ağır işlerde çalışmaya devam etmezlerdi.
Melekler:
– Hâşâ sen yücesin, zatını tenzih ederiz, bizim velimiz onlar değil sensin. Bilakis onlar cinlere kulluk ediyorlardı, zira onların çoğu cinlere inanıyordu, derler.
Gerçekleri örtbas eden kâfirler şöyle feryat edecekler:
– Rabbimiz, bizi saptıran cinleri ve insanları ne olur bize göster de onları ayaklarımızın altına alıp çiğneyelim de bugün en alçak onlar olsunlar!
Hani biz, cinlerden bir grubu Kuran’ı dinlesinler diye sana yönlendirmiştik.
Onlar gelip Kuran dinlemeye başlayınca birbirlerine “Sessiz olun dinleyelim” demişler. Okuma tamamlanınca da uyarmak üzere kavimlerine dönmüşler:
Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.
– Sen, öğüt vermeye devam et zira sen Rabbinin nimet ve lütfuna mazhar olmuş birisin onun için sen ne bir kâhinsin ne de cinlerden ilham alan dengesiz bir kişi.
Cinleri ise dumansız bir ateşten yarattı.
İşte o gün insanlara ve cinlere günahlarıyla ilgili soru sormaya gerek kalmaz.
Sen cinlerden ilham alan biri değil, aksine Rabbinin nimetini lütfettiği birisisin.
Gerçekleri örtbas eden kâfirler bu Kuran’ı işittiklerinde neredeyse seni gözleriyle devirecek gibi öyle bir hınçla bakıyorlar ki ve bu adam cinlerden ilham alan deli diyorlar.
De ki: -Bana, cinlerden bir topluluğun Kuran’ı dinleyip kendi toplumlarına giderek şöyle dedikleri vahyedildi:
– Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asılsız şeyler söylemeyeceklerini zannederdik.
– Gerçi birtakım insanlar cinlerden birilerine sığınıyor bu da onların azgınlığını artırıyor.
Arkadaşınız (Muhammed) cinlerden ilham alan biri değildir.
Arama Mustafa Çavdar Meali üzerinde yapılmıştır.
Farklı meallerde farklı sonuçlar çıkabilir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :