Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Elif, Lâm, Râ! Bunlar, ilahi vahyin hakikati apaçık ve anlaşılır şekilde anlatan Kuran’ın ayetleridir.
Gün gelecek gerçeği örtbas eden kâfirler "Keşke Müslüman olsaydık" diye hayıflanacaklar.
Bırak onları kendi hallerine, yesinler-içsinler,(1) dünya nimetlerinden biraz daha yararlansınlar, bitmek tükenmek bilmeyen arzuları oyalasın onları; nasıl olsa yakında gerçeği öğrenecekler (2)
Biz, kendilerine anlaşılır bir vahiy vermeden hiçbir memleketi helak etmedik.
Zira hiçbir toplum, kendisi için belirlenmiş eceli süreyi ne erteleyebilir, ne de öne alabilir.
Nitekim şöyle demişlerdi, “Ey kendisine zikir indirilen adam, kesinlikle sen cinlerden ilham alan birisin!”
“Eğer doğru söylüyorsan, bize azap melekleri ile gelmeli değil miydin?”
Biz melekleri, ancak haklı bir sebep için indiririz ve o zaman da onlara göz açtırılmaz.
Şüphesiz bu zikri/Kuran’ı biz indirdik.(1) O’nu koruyacak olan da elbette biziz.(2)
Zira senden önce gelip geçmiş toplumlara da elçiler göndermiştik.
Ama onlara gönderilip de kendisi ile alay edilmeyen hiçbir elçi olmadı.
İşte biz de vahyin, günahkârların kalplerine etki etmeden böylece geçip gitmesini sağlarız...
Onlar ona iman etmezler. Öncekilere de ilahi sünnet/yasa, hep böyle cereyan etmiştir.
Onlara gökten bir kapı açmış olsaydık da oradan yukarı yükselselerdi.
Kesinlikle şunu söylerlerdi: “Gözlerimiz bağlandı, galiba biz hepimiz büyülendik.”
Oysa biz, uzayda yıldız kümeleri var ettik ve onları seyredenler için süsledik.
Ve biz bu vahyi, ilahi rahmetten dışlanmış her şeytani güçten muhafaza ettik.
Öyle ki vahye kulak hırsızlığı yapmak isteyen olursa, onu parlak bir ateş kovalar.
Yeri de yayıp döşedik ve oraya sarsılmaz sabit dağlar yerleştirdik (1) ve böylece orada her türlü bitkinin dengeli bir biçimde yetişmesini sağladık.(2)
Yine orada, hem sizin hem de rızıkları size ait olmayan canlıların geçim kaynaklarını var ettik.
Çünkü varlıkların tüm ihtiyacı olan kaynak bizim katımızdadır, fakat biz onu belirli bir kadere/ölçüye göre indiririz.
Biz, bulutları aşılayıp yağmurla yüklemek üzere rüzgârları göndeririz. Bu şekilde gökten yağmuru yağdırır ve onunla sizin su ihtiyacını karşılarız. Yoksa bu rahmetin kaynağının sahibi siz değilsiniz.
Şüphesiz ki, yaşatan da biziz öldüren de. Zira her şeyin gerçek varisi biziz.
Hiç şüphe yok ki, sizden önce geçenleri bildiğimiz gibi, sizden sonra gelecekleri de biliriz.
Hiç şüphen olmasın ki senin Rabbin, onları hesap vermek üzere bir araya toplayacaktır. Çünkü O, her şeyi bilen ve her hükmü doğru olandır.
Andolsun ki biz insanı, kurumuş bir çamurdan, olgunlaşmış bir balçıktan yarattık.
Daha önce de cinleri, yakıp kavuran bir ateşten yaratmıştık!
Rabbin, meleklere şöyle demişti; “Ben, kuru bir çamurdan, olgunlaşmış balçıktan bir beşer yaratacağım.”
“Ben ona güzel bir şekil verip ona ruhumdan üflediğim de/ona vahiyden bir pay verdiğim de, siz hemen ona secde edecek/onun hizmetine gireceksiniz.”
Bunun üzerine bütün melekler hepsi secde etmişti.
Fakat İblis hariç. O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.
Allah, İblis’e, “Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?” dedi.
İblis: “Ben, kurumuş bir balçıktan yarattığın bir beşere secde edecek biri değilim!” dedi.
Allah, “Çık git buradan, artık sen rahmetten kovuldun!” dedi.
“Şüphesiz hesap gününe kadar lanet senin üzerinedir!”
İblis; “Rabbim!” dedi. “Yeniden diriliş gününe kadar bana mühlet ver.”
Allah, “Sen, mühlet verilenlerdensin!” dedi.
“Tabi ki vakti bilinen bir zamana kadar.”
İblis; “Rabbim, beni azdırmana karşılık, ben de onların yeryüzünde günahlarını güzel göstereceğim (1) ve hepsini azdırıp saptıracağım.” dedi.(2)
“Ancak, içlerinden dini sana has kılan kulların hariç.”
Allah, “İşte bu dosdoğru yola iletmek de bana aittir.”
Zira senin dini bana has kılan kullarım üzerinde hiçbir yaptırım gücün yoktur, sen ancak sana uyan azgınlara söz geçirebilirsin.
Şüphesiz ki cehennem, onların hepsinin buluşma yeri olacak.
Onun yedi kapısı vardır. Her bir kapıdan günahlarına göre kimin gireceği taksim edilmiştir.
Şeytana uymaktan sakınanlar ise, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
“Oraya huzur ve güvenle girin!” denilecek.
Biz, onların gönlündeki tüm olumsuz duygu ve düşünceleri söküp atmışızdır. Orada yüksek tahtlar üstünde karşılıklı oturan kardeşlerdir.
Onlara orada hiçbir sıkıntı ve zahmet dokunmayacak. Ve oradan asla çıkarılmayacaklar.
Haber ver benim kullarıma; ben çok bağışlayanım ve onlara karşı çok merhametliyim.
Azabıma gelince, işte o çok acı bir azaptır.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :