Kalem 1    
Nun, kaleme ve onun yazdıklarına yemin olsun ki.
Kalem 2    
Sen cinlerden ilham alan biri değil, aksine Rabbinin nimetini lütfettiği birisisin.
Kalem 3    
Sen bu vahyi/Kuran’ı iletmen sayesinde bitmez tükenmez bir ödülü hak ediyorsun.
Kalem 4    
Hiç şüphe yok ki sen, üstün bir karakter ve muhteşem bir ahlak sahibisin.
Kalem 5    
Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
Kalem 6    
Kimmiş akılsız ve dengesiz olan.
Kalem 7    
Zira senin Rabbin, kimin kendi yolundan saptığını ve kimin de kendi yolundan gittiğini en iyi O bilir.
Kalem 8    
Yalanlayanlara sakın boyun eğme!
Kalem 9    
Onlar isterler ki sen bu davadan vazgeçip müsamaha gösteresin. Böylece onlar da muhalefetten vazgeçip sana müsamaha gösterip güler yüz göstersinler.
Sen şu adamlara sakın boyun eğme! Durmadan yemin eden aşağılık kimselere.
Sürekli onun bunun ayıbını arayan, söz taşıyıp kovuculuk yapanlara.
İyiliğe engel olan, hak hukuk tanımayan, işi gücü günah işlemek olan zorbaya.
Son derece kaba, üstüne üstlük şımarık olana.
Neymiş! Mal mülk ve evlat sahibiymiş!
Ona ayetlerimiz okununca; “Bunlar eskilerin masalları” der.
Yakında biz onun burnunu sürtüp zelil ve rezil edeceğiz.
Biz onları tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi sınamaktayız. O bahçe sahipleri sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ürünlerini devşireceklerine dair and içiyorlardı.
Fakat Allah’ı hiç hesaba katmıyorlardı.
Onlar daha uykudayken Rabbinden gelen bir felaket bahçeyi sarıverdi.
Ve bahçe kapkara bir harabeye döndü.
Sabahleyin erkenden birbirlerine seslendiler:
– Ürününüzü vakitlice toplamak istiyorsanız haydi bahçeye!
Sonra yola koyuldular ve aralarında şöyle fısıldaşıyorlardı:
– Sakın ha! Bugün bahçeye bir yoksul gelip de karşımıza çıkmasın.
Evet yoksulların hakkını vermeme azim ve kararlığıyla erkenden yola koyuldular.
Nihayetinde bahçeyi gördüklerinde şaşkınlık içinde: -Biz herhalde yanlış bir yere geldik, dediler.
– Hayır hayır! Her şeyimiz gitmiş biz mahvolmuşuz!
İçlerinden aklı başında olan: -Ben size Allah’ı hesaba katmanız ve fakir fukaranın hakkını vermeniz gerektiğini söylememiş miydim? Dedi.
Hemen akılları başlarına geldi ve: -Rabbimiz sen yüceler yücesisin biz fakir fukaranın hakkını vermemekle gerçekten kendimize yazık ettik, dediler.
Sonra döndüler birbirlerini suçlamaya.
– Yazıklar olsun bize, biz gerçekten mal mülk hırsıyla azmıştık.
Ümit ederiz ki Rabbimiz bize bu bahçeden daha güzel nimet ve rızıklar verir çünkü biz artık tövbe edip Rabbimize yöneliyoruz.
Evet dünyadaki azap işte böyledir. Ahiretteki azap ise çok daha büyüktür. Keşke bunu bilmiş olsalardı.
Allah’a karşı gelmekten sakınan muttakilere gelince onları Rabbleri katında nimetlerle dolu cennetler beklemektedir.
Biz Allah’a yürekten teslim olan Müslümanlarla günahkârları bir tutar mıyız hiç?
Ne oluyor size? Nasıl böyle hüküm veriyorsunuz?
Yoksa size indirilmiş ilahi bir kitabınız var da oradan mı okuyup öğreniyorsunuz?
Yani orada siz neyi isterseniz o size verilecek diye bir hüküm mü var?
Yoksa kıyamete kadar siz neye karar verirseniz o sizin olacak diye bizi bağlayan bir yemin, bir güvence mi var?
Sor onlara böyle bir yeminin varlığına içlerinden hangisi kefil olabilir?
Yoksa bütün bunları Allah’a zorla yaptırtacak bir takım şirk koştukları ortakları mı var? Eğer iddialarında samimi iseler haydi ortaklarını getirsinler de görelim.
İşlerin sarpa sarıp paçaların tutuştuğu o günde onlar secdeye davet edilecek ama secde etmeye mecalleri olmayacak.
O gün onların gözlerini korku bürüyecek ve her taraflarını zillet kaplayacak Oysa onlar, dünyada iken secdeye davet edilmişlerdi de secde etmeye yanaşmamışlardı.
Bu hadis Kuran karşısında yalana sarılanları bana bırak. Onları farkına varamayacakları yerden yavaş yavaş helake sürükleyeceğiz.
Ben onlara şimdilik mühlet veriyorum. Unutmayın ki benim onları alt edecek planım çok sağlamdır.
Yoksa sen onlardan bu tebliğ karşılığında ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borcun altında eziliyorlar mı?
Ya da onların yanında gaybı bilgileri içeren bir kitap var da bu keyfi hükümleri oradan mı veriyorlar?
Sen Rabbinin sana yüklediği görevin zorluklarına sabret ve sakın balık sahibi Yunus gibi olma! Hani o, derin bir üzüntü ile Rabbine yalvarmıştı.
Eğer Rabbinin rahmet ve inayeti ona yetişmeseydi ıssız ve kupkuru bir sahile atılacaktı.
Sonra Rabbi onu yeniden elçi olarak seçip salihlerden biri kıldı.