Ötesi yok, ben kıyamet gününe yemin ederim ki.
Yine ötesi yok, pişmanlığıyla dövünen nefse yemin ederim ki.
Yoksa insan, toprak olmuş kemikleri bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
Bilakis, biz onu parmak uçlarındaki çizgilere varıncaya kadar düzenleyip eski haline getirmeye muktediriz.
Fakat insan ömrünü boş arzu ve heveslerle geçirmeyi yeğler.
Bir de kalkıp “Şu kıyamet günü de ne zamanmış” diye alay eder.
Gözler korku ve dehşetten döndüğünde.
İşte o gün insan “Yok mu kaçacak yer” diye çırpınacak.
Hayır, asla o gün kaçıp kurtulacak bir yer yoktur.
O gün, bütün yollar Rabbinin huzuruna çıkacak.
Ve o gün insana önceledikleri ve erteledikleri bir bir haber verilecek.
Aslında insan bizzat kendinin gözeticisidir. Hatta insan o gün kendi aleyhine şahitlik yapacak.
Her ne kadar bir takım mazeretler ileri sürse de.
Defterini okurken telaşla dilini dolaştırıp durma!
Bütün yaptıklarını bir araya toplamak ve onu sana okumak bizim işimiz.
Biz sana ondan neyi okumuşsak sen de onu izle.
Sonra bil ki onları tek tek açıklamak da bize aittir.
Hayır aslında siz bu dünyaya pek düşkünsünüz.
Ama gün gelecek kimi yüzler sevinçten ışıl ışıl parlayacak.
Çünkü belini kıracak darbeyi yiyeceğini anlayacak.
Bir çığlık koparılacak “Doktor nerede/şifacı kim?”
İşte o zaman ayrılık vaktinin gelip çattığını anlayacak.
O gün sürüklenip götürülüş Rabbine doğru olacak.
Evet o, ne hakkı tasdik etti, ne de Rabbine namazla yöneldi.
Fakat gerçeği yalanladı ve Rabbine sırt çevirmiş.
Sonra da çalım satarak yandaşlarının yanına vardı.
Yazıklar olsun sana ey insan yazıklar olsun!
Evet gerçekten yazıklar olsun sana yazıklar olsun!
İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
O ana rahmine atılan bir damla sperm değil miydi?
Sonra bir parçacık pıhtı olmuş, Allah da onu yaratıp şekil de vermişti.
Ve ondan iki cinsi, erkek ve dişiyi meydana getirmiştir.
Bütün bunları yapan Allah’ın ölüyü diriltmeye gücü yetmez mi?