Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Allah buyurdu ki: “İki ilah edinmeyin. Çünkü O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse sadece benden korkun!”
Zira göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ındır. Din ve kural koymak da sadece O’nun hakkıdır. Şimdi siz Allah’tan başkasından mı çekiniyorsunuz?
İyi bilin ki, sahip olduğunuz nimetlerin hepsi Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da sadece O’na yalvarırsınız.
Ardından başınıza gelen sıkıntıdan sizi kurtarınca, içinizden bir grup Rabblerine şirk koşmaya başlarlar.
Böylece verdiklerimize nankörlük etmiş olurlar. Bir süre daha nimetlerin keyfini sürün bakalım, nasıl olsa bir gün gerçeği öğreneceksiniz!
Üstelik onlara verdiğimiz rızıktan, ne işe yaradıklarını bilmedikleri varlıklara pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki sizden, uydurmakta olduklarınızın hesabı mutlaka sorulacaktır.
Bir de kızları Allah’a isnat ediyorlar. Hâşâ, olacak şey mi bu? Çok istedikleri erkek çocukları da kendilerine.
Oysa onlardan birine bir kız çocuğu müjdelendiği zaman, öfkeden suratı kapkara kesilir.
Ve kendisine verilen bu kötü haberden dolayı halkın içine çıkamaz. Şimdi bu utançla çocuğu tutmalı mı, yoksa onu diri diri toprağa mı gömmeli? Dikkat edin ne iğrenç bir hüküm veriyorlar!
Böylesine çirkin niteliklerin tamamı ahirete inanmayanlara aittir. Allah ise en yüce sıfatların sahibidir. Çünkü O her işinde mükemmel ve her kararı doğru olandır.
Eğer Allah, insanları yaptıkları zulümler sebebiyle hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki Allah, onları belirlenmiş bir süreye kadar erteler. Onların süreleri dolunca artık ne bir an geciktirebilirler ne de öne çekebilirler.
Onlar hem hoşlanmadıklarını Allah’a layık görürler, hem de ahirette en güzel akıbetin kendilerini beklediği yalanını dillerine dolarlar. Hiç kuşku yok ki ateş onlar içindir ve onlar haddi aşanlardır.
Allah şahittir ki, senden önceki ümmetlere de elçiler göndermiştik. Fakat şeytan onlara yaptıkları kötülükleri güzel göstermişti. Bugün de O, hâlâ onların velisidir ve onları da can yakıcı bir azap beklemektedir.
Biz sana bu kitabı/Kuran’ı, yalnızca hakkında anlaşmazlığa düştükleri konuların çözümünü onlara beyan etmen ve inanıp güvenen bir topluma bir rehber ve rahmet olsun diye indirdik.
Allah’tır gökten su indirerek onunla ölümünden sonra toprağa hayat veren. Hiç şüphe yok ki, hakikate kulak veren bir toplum için bunda bir ibret vardır.
Sizin için sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Nitekim size, onların karınlarındaki besin artıklarıyla kan arasından süzülüp gelen ve içenlerin boğazından yağ gibi akıp geçen tertemiz halis bir süt içiriyoruz.
Hurma ağaçlarının ve üzüm bağlarının ürünlerinden hem sarhoşluk verici/aklı örten içecekler hem de güzel yiyecekler elde ediyorsunuz. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.
Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: “Dağlarda, ağaçlarda ve insanların yaptıkları çardaklarda kendine yuvalar yap!”
“Sonra da her türlü meyveden ye ve Rabbinin sana öğrettiği yol güzergâhına uyarak git!” Bu arıların karınlarının içinde, insanlar için şifa olan rengârenk bir içecek çıkar. İşte bunda da derinlemesine düşünen bir toplum için bir ibret vardır.
Sizi yaratan sonra da sizi öldürecek olan Allah’tır. İçinizden kimilerinin ne söylediğini ve ne yaptığını bilemez hale geleceği, ömrünün en düşkün çağına kadar yaşatır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir.
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden farklı kılmıştır. Oysa kendisine zenginlik verilen kimseler, sahip olduğu malları ellerinin altında bulunanlarla paylaşmaya ve böylece onlarla eşit seviye ye gelmeye yanaşmıyorlar da şimdi onlar bile bile Allah’ın nimetini paylaşmıyorlar?
Allah, kendi cinsinizden sizin için eşler var etmiş. Eşlerinizden de çocuklar ve torunlar meydana getirmiş; size temiz ve hoş yiyecekler bahşetmiştir. Şimdi onlar anlamsız ve boş şeylere inanıp, Allah’ın bunca nimetine mi nankörlük ediyorlar?
Ve nasıl oluyor da Allah’tan başka, kendilerine ne göklerden ne de yerden herhangi bir rızık verme imkânı olmayan ve hiçbir şeye gücü yetmeyenlere kulluk ediyorlar.
Bir de kalkıp kulluk ettiklerinizle Allah arasında benzetmeler yapıp durmayın. Zira bu benzetmelerin nereye vardığını Allah biliyor fakat siz bilmiyorsunuz.
Bakın Allah, size şöyle bir misal veriyor: Başkasının boyunduruğu altında olan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen biri ile kendisine bolca rızık verdiğimiz ve ondan gizli veya açık dilediği gibi harcayan biri eşit olur mu? Övgülerin tümü her nimeti veren Allah’a aittir fakat insanların çoğu bunu bilmiyorlar.
Allah, şu iki adamı da örnek olarak veriyor: Birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve üstelik sahibine de yük; sahibi onu hangi işe gönderse bir şey beceremez. Bununla, hak ve adaleti emreden ve dosdoğru bir yolda olan kimse eşit olur mu?
Göklerin ve yerin idraki aşan gerçeklerini bilmek Allah’a aittir. O saat bu dünyanın bozulma hadisesi göz açıp kapayıncaya veya ondan daha kısa bir zaman da gerçekleşecektir. Zira Allah her şeye bir ölçü koyandır.
Sizi analarınızın karnından hiçbir şey bilmez bir halde çıkaran ve belki hakkını verip şükredesiniz diye size duyma, işitme, görme ve düşünme kabiliyeti veren Allah’tır.
Peki onlar göğün boşluğunda Allah’ın koyduğu yasalar çerçevesinde kuşların nasıl uçtuğunu görmüyorlar mı? Onları gökte tutan Allah’tan başkası değildir. İşte bunda mümin bir toplum için nice deliller vardır.
Size huzur içinde oturacağınız evler yapma, hayvanların derilerinden gerek konup göçerken gerekse yerleşme sırasında kolayca taşıyıp kurabileceğiniz çadırlar yapma imkân ve kabiliyeti lütfeden Allah’tır. Onların yünlerinden, kürklerinden ve kıllarından kısa veya uzun süreli kullanacağınız ev eşyası ve ticaret malları üretme yeteneği veren de Allah’tır.
Yine yarattığı şeylerden sizin için gölgelikler kılan, dağlarda sığınacağınız mağaralar meydana getiren ve sizi sıcaktan koruyacak giysiler ve savaşta koruyacak zırhlar yapma imkân ve yeteneği bahşeden Allah’tır. İşte böylece Allah size nimetlerini tastamam sunmaktadır. Umulur ki O’na tam manasıyla teslim olursunuz.
Bunlara rağmen yine de yüz çevirecek olurlarsa, unutma ki sana düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Zira onlar Allah’ın nimetini pekâlâ tanıyorlar sonra kalkıp inkâr ediyorlar. Onların çoğu nimetlere karşı nankörler.
Gün gelecek biz her toplumdan bir şahit çıkaracağız. İşte o zaman kâfirlerin özür beyan etmelerine izin verilmeyecek (1) ve geri dönüş istekleri de kabul edilmeyecektir.(2)
Kendilerine yazık edenler azabı gördükleri zaman, ne azapları hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacak.
Allah’a şirk koşanlar, koştukları ortaklarını karşılarında görünce diyecekler ki; “Rabbimiz! İşte şunlardır senden önce dua ile yalvardıklarımız” berikiler de onlara laf atarak şöyle diyecekler; “Kesinlikle siz yalancısınız.”
İşte o gün onlar Allah’a teslimiyetlerini sunmuşlardır ve uydurdukları ortakları, onlardan uzaklaşıp kendilerini yüzüstü bırakacaktır.
Kendileri gerçekleri örtbas ettiği gibi başkalarını da Allah’ın yolundan alıkoyanlar var ya biz onlara, sebep oldukları toplumsal çürümeden dolayı azap üstüne azap vereceğiz.
Her topluma kendi içlerinden onların aleyhine bir şahit getirdiğimiz gün, seni de şunların aleyhine şahit olarak getireceğiz!(1) Çünkü sana her şeyi açıklayan ve gönülden Müslüman olanlar için bir yol gösterici, bir rahmet ve müjde olan bu kitabı/Kuran’ı indirdik.(2)
Hiç şüphe yok ki Allah, adil olmayı,(1) iyilik yapmayı (2) ve akrabaya yardım etmeyi emreder.(3) Her türlü ahlaksızlığı, çirkin işleri ve haddi aşmayı da yasaklar.(4) Düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.(5)
Sözleşme yaptığınız zaman, Allah’a verdiğiniz ahdi yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil tutarak pekiştirdiğiniz yeminlerinizi sonradan bozmayın. Çünkü Allah, sizin ne yaptığınızı çok iyi biliyor.
Bir topluluk diğerinden daha güçlü ve nüfuzlu diye çıkar sağlamak amacıyla, ipliğini iyice eğirdikten sonra geri çevirip bozan kadın gibi yeminlerinizi kendi aranızda bir aldatmacaya dönüştürmeyin. Zira Allah, sizi yeminlerinizle sınamaktadır. Allah kıyamet günü anlaşmazlığa düştüğünüz konuları kesinlikle açıklayacaktır.
Eğer Allah isteseydi, sizi kesinlikle tek bir ümmet yapardı.(1) Fakat O sapıklığı tercih edeni sapıklıkta bırakır, doğru yolu tercih edeni de doğru yoluna iletir. Zira siz, yapıp ettiklerinizden kesinlikle sorgulanacaksınız.(2)
Yeminlerinizi aranızda bir aldatma aracı olarak kullanmayın. Aksi takdirde ayağınız sağlam bir zemine basmışken kayar gider ve Allah’ın yolundan ayrılmanız sebebiyle bunun cezasını çekersiniz. Ve korkunç bir azaba mahkûm olursunuz.
Sakın ha Allah’a verdiğiniz ahdi basit bir dünyalığa değişmeyin. Eğer bilirseniz Allah katındaki mükâfat sizin için çok daha değerlidir.
Zira sizin sahip olduğunuz şeyler tükenir, fakat Allah’ın katındakiler hiç tükenmez.(1) Ve biz sabredenleri, kesinlikle yaptıklarının en güzeline göre ödüllendireceğiz.(2)
İster erkek olsun ister kadın olsun her kim mümin olarak iyi ve yararlı işler yaparsa, biz ona bu dünya hayatında kesinlikle güzel bir hayat yaşatırız ve elbette onları yaptıklarının en güzeline göre ödüllendiririz.
Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
Gerçek şu ki, iman edenler ve yalnızca Rabblerine dayanıp güvenenler üzerinde, şeytanın hiçbir yaptırım gücü yoktur.
Onun yaptırım gücü, ancak onu veli edinenler ve şirk koşanlar üzerindedir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :