İndiği yerde (gönüllere hidayet saçarak) tozu dumana katan.
Ağır mı ağır bir mesaj taşıyan.
Ve aktığı kalpleri kolayca fetheden.
İlahi emri hayata paylaştıran bu vahye andolsun ki!
Size ne vaat edilmişse hepsi doğrudur.
Hesap ve ceza günü mutlaka gerçekleşecektir.
Her biri kendi yörüngesinde yüzüp giden yıldızlarla donatılmış gökyüzüne andolsun ki!
Hepiniz birbirinden farklı/çelişkili sözler söylüyorsunuz.
Kahrolsun kendi görüşlerini gerçek diye pazarlayanlar.
Onlar aymazlık ve gaflet içinde yüzen kimselerdir.
Kalkmışlar bir de alay ederek “ceza/hesap günü ne zaman?” diye soruyorlar.
O gün, onların ateşte yakılacakları gündür.
Onlara: Hak ettiğiniz bu azabı tadın bakalım, vaktiyle bir an evvel gelmesini istediğiniz azap işte budur, denilecek.
Allah’a karşı gelmekten sakınan muttakiler cennet bahçelerinde ve pınar başlarında olacaklar.
Onlar RabBlerinin kendilerine ihsan edeceği nimetlerin mutluluğunu yaşayacaklar, çünkü onlar iyi ve güzel işler yapan kimselerdi.
Ve seherlerde bağışlanmak için Allah’a yalvarırlardı.
Ve onlar mallarından, isteyen istemeyen tüm ihtiyaç sahipleri için pay ayırırlardı.
Gönülden inanacaklar için yeryüzünde nice ayetler/işaretler vardır.
Bizzat kendi varlığınızda da. Bunları hiç görmüyor musunuz?
Hem rızkınızın kaynağı hem de size vaat edilen azabın kaynağı göktedir.
Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu Kuran’da size bildirilenlerin hepsi, tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
İbrahim’in ikrama mazhar olmuş konukları ile ilgili kıssa sana ulaştı mı?
Hani onun yanına gelip “Selam olsun” dediklerinde, o da: – Size de selam olsun, demiş içinden “Bunlar tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti.
Derken usulca ailesinin yanına gidip bir süre sonra kızarmış bir dana eti getirdi.
Misafirlerine ikram ederek: -Buyurmaz mısınız? Dedi.
Onlardan işkillendi ve içine bir korku düştü. -Misafirler: -Korkma! Dediler. Ardından ona vahiy ve kitap bilgisine sahip bir evlat sahibi olacağını müjdelediler.
Bu sözleri duyan eşi misafirlere yönelmiş ve elini yüzüne vurarak:- Ben kısır ve yaşlanmış hanım halimle mi?
Misafirler: -Evet, aynen öyle. Çünkü Rabbin böyle takdir buyurdu, şüphesiz O, her şeyi yerli yerince yapan ve her şeyi bilendir, dediler.
İbrahim: Ey elçiler buraya gelişinizin asıl sebebi nedir? Dedi.
Elçiler: – Aslında biz günahkâr bir topluma gönderildik, dediler.
– Onların üzerine pişmiş çamurdan taşlar yağdıracağız.
– Bu taşların haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbinin katında belirlenmiştir.
Azap gelmeden önce müminleri biz oradan çıkardık.
Zaten bir hane halkı dışında orada Müslüman bulamadık.
Acıklı azaptan korkacaklar için orada bir işaret bıraktık.
Musa’nın kıssasında da alınacak ibret vardır. Şöyle ki; biz onu apaçık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.
Firavun bütün erkânı ile birlikte yüz çevirmiş ve bu bir sihirbaz veya deli demişti.
Biz de onu ve ordularını kıskıvrak yakalayıp denize atmıştık. O da kendini kınaya kınaya boğulup gitti.
Ad kavminin akıbeti de ibretliktir. Biz onların üzerine kasıp kavuran bir fırtına göndermiştik.
Geçtiği yerde hiçbir şey bırakmıyor dokunduğu her şeyi un ufak ediyordu.
Semud’un akıbeti de ibretliktir. Onlara: – Bir kaç gün daha sefa sürün bakalım denilmişti.
Fakat onlar da Rabblerinin emrine karşı gelmişler Sonunda akıbetlerini bekleyip dururlarken korkunç gürültülü, bir yıldırım çarpmıştı.
İşte o zaman ne bu belaya karşı koyabildiler ne de kaçıp kurtulabildiler.
Daha önce geçmiş olan Nuh kavminde de ibret vardır. Çünkü onlar yoldan çıkmış fasık bir topluluktu.
Gökyüzünü kudretimizle sapasağlam bir şekilde biz bina ettik ve onu sürekli olarak genişletmekteyiz. Evet, biz sonsuz bir kudret ve güç sahibiyiz.
Biz yeryüzünü de yaşam alanı haline getirdik.
Öte yandan biz her şeyi çiftler halinde yarattık, belki bütün bunları düşünüp ibret alırsınız.
– Öyleyse Allah’a koşun ve O’na sığının, çünkü ben, O’nun tarafından size gönderilmiş apaçık uyarıcıyım.