Andolsun ki biz belki düşünüp öğüt alırlar diye, onlara ilahi sözü peş peşe ulaştırdık.
Nitekim daha önce kendilerine vahiy verdiğimiz kimseler bu vahye de inanırlar.
Onlara bu vahiy okununca derler ki: – Biz buna iman ettik, çünkü bu Rabbimizden gelen hakkın ta kendisidir, zira biz daha önceden de Müslüman’dık.
Maruz kaldıkları sıkıntı ve zorluklara sabretmeleri, kötülüğü iyilikle savmaları ve verdiğimiz rızıklardan infak etmelerinden dolayı işte bunlara ödülleri iki kat verilecektir.
Yine bunlar kötü ve çirkin sözler işittiklerinde, ondan yüz çevirirler ve: “Bizim yaptıklarımızın sorumluluğu bize, sizin yaptıklarınızın sorumluluğu da size aittir. Selamün Aleyküm size uğurlar olsun gidin yolunuza bizim böyle cahillerle işimiz olmaz” derler.
Şüphesiz ki sen, sevdiğin herkesi doğru yola yöneltemezsin. Fakat Allah, isteyeni doğru yola iletir. Çünkü O, kimin doğru yola girmek istediğini en iyi bilendir.
Bir de; “Eğer biz seninle birlikte doğru yolu tutarsak, yerimizden yurdumuzdan oluruz” diyorlar. Peki, biz onları, her türlü ürünün tarafımızdan rızık olarak toplandığı güvenli ve dokunulmaz bir memlekete yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bu nimeti bilmiyorlar.
Oysa biz, daha önce zenginlik ve konforun azgınlaştırdığı nice memleketleri helak ettik. İşte onların yaşadıkları yurtlar! Kendilerinden sonra pek azı dışında oraları yurt edinen olmadı. Zira her şeyin önünde sonunda varisi biziz.
Çünkü senin Rabbin, bir memleketin ana şehrine ayetlerimizi kendilerine okuyup ileten bir elçi göndermedikçe o memleketi helak edecek değildir. Zira biz, ayetlerimize karşı gelen toplumlardan başkasını helak edecek değiliz.
Size verilen her şey dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah katında olanlar ise daha iyi ve daha kalıcıdır. Hiç bunları düşünmüyor musunuz?
Şimdi kendisine, güzel bir mükâfat vaadinde bulunduğumuz ve buna kavuşan kimse ile dünya hayatının geçici nimetlerinden faydalanan, sonra da azap için huzurumuza getirilen kimse hiç bir olur mu?
İşte o gün, Allah onlara seslenir ve der ki: – Söyleyin! Şirk koşarak Ortaklarım olduğunu iddia ettikleriniz nerede?
Haklarında azap hükmü gerçekleşmiş olanlar derler ki: – Rabbimiz, azdırıp yoldan çıkardıklarımız işte şunlardır. Biz nasıl azdıysak onları da öyle azdırdık. Şimdi onlardan ilişiğimizi kesip sana sığınıyoruz. Zaten onlar gerçekte bize kulluk etmiyorlardı, derler.
Ve kendilerine, “Çağırın ortak koştuklarınızı!” denir. Onları çağıracaklar fakat onların çağrısına cevap veremeyecekler ve azapla yüz yüze gelecekler, keşke dünyadayken doğru yolu tutmuş olsalardı.
O gün Allah, onlara seslenecek ve soracak: – Elçilerin iletilerine ne cevap verdiniz?
İşte o an dünyaları kararacak, mazeret kapıları kapanacak ve birbirlerine bir şey soracak halleri de kalmayacak.
Yalnız tövbe edip iman ederek iyi ve güzel işler yapanlara gelince, işte onlar kesinlikle kurtuluşa erenlerden olacaklar.
Dilediğini yaratan ve dilediğini seçen sadece senin Rabbindir. Bu konuda ortak koşanların seçme hakkı yoktur. Allah, onların yakıştırdıklarından münezzeh ve yücedir.
Çünkü senin Rabbin, onların içlerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da çok iyi bilir.
Zira O kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Bu dünyada da ahirette de tüm övgüler ona aittir. Son hüküm onundur ve siz hesap vermek üzere onun huzuruna çıkarılacaksınız.
De ki: Hiç düşündünüz mü Allah, geceyi kıyamet gününe kadar uzatacak olsa sizi aydınlığa kavuşturacak Allah’tan başka bir ilah mı var? Hala, gerçeklere kulak vermeyecek misiniz?
Yine de ki: – Hiç düşündünüz mü Allah, gündüzü kıyamet gününe kadar uzatacak olsa sizi uyuyup dinleneceğiniz geceye kavuşturacak Allah’tan başka bir ilah mı var? Hala, gerçekleri görmeyecek misiniz?
O, dinlenip sakinleşesiniz ve onun lütfundan payınızı arayasınız diye rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü var edendir. Hala bu nimetlerin hakkını verip şükretmeyecek misiniz?
O gün, Allah onlara şöyle seslenir: – Söyleyin şirk koşarak ortaklarım olduğunu iddia ettikleriniz nerede?
Ve biz her toplumdan bir şahit çıkarırız da: “Haydi kulluk ettiklerinizin ilah olduğuna dair delillerinizi getirin!” deriz. İşte o zaman ibadete layık gerçek ve tek varlığın Allah olduğunu anlarlar ve uydurmuş oldukları onları yüzüstü bırakıp kaybolup giderler.
Şurası muhakkak ki Karun, Musa’nın kavminden biriydi; Ona öyle hazineler vermiştik ki sadece anahtarlarını bile ancak güçlü bir topluluk zar zor taşıyabiliyordu, o, bu gücüyle kavmine karşı büyüklenip onlara zulmetti. Kavmi de ona: – Şımarma! Çünkü Allah şımaranları sevmez, demişti.
Ve Allah’ın sana verdiği bunca mal mülk ile ahiret yurdunu kazanmanın yollarını ara ama dünyadaki nasibini de unutma! Allah’ın sana bolca ihsanda bulunduğu gibi sen de insanlara iyilikte bulun ve sakın memlekette zorbalık ve bozgunculuk peşinde koşma zira Allah, bozguncuları sevmez!
Karun: – Ben bunca malı mülkü ancak bilgim ve becerim sayesinde elde ettim, dedi. Oysa o bilmiyor mu ki Allah, kendisinden önceki kuşaklar içerisinde ondan daha güçlü ve daha zengin nicelerini helak etmiştir. Suçu tabiat haline getirmiş olanlara günahları için sorgu sual gerekmez.
Karun bir gün bütün görkem ve gösterişi ile halkının karşısına çıkmıştı. Dünya hayatına düşkün olanlar: – Keşke biz de Karun gibi zengin olsaydık ne olurdu sanki. Gerçekten o ne kadar şanslı bir adammış, diye söylendiler.
Dünya ve ahiret hakkında gerçek bilgiye sahip olanlar ise: – Yazıklar olsun size, iman edip iyi ve yararlı işler yapanlar için Allah’ın vereceği mükâfat şu üç günlük dünyanın tüm hazinelerinden daha değerlidir ne var ki ona ancak imanı uğrunda her türlü zorluğa göğüs gerip sabredenler ulaşabilir, demişlerdi.
Sonunda biz de onu, köşk ve saraylarıyla birlikte yerin dibine geçirdik. Artık Allah’tan başka kimse ona yardım edemezdi, edemedi de, kurtulmak için de elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Daha dün, onun yerinde olmak isteyenler bu defa şöyle dediler: – Vay be demek ki, Allah, kullarından dilediğine/hak edene rızkı bolca veriyor ve dilediği kimse için ise bir ölçüye göre veriyormuş. Eğer Allah, bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay be, demek ki nankör kâfirler asla iflah olmazlarmış.
İşte ahiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk yapmayan kimseler için hazırladık. Mutlu son azgınlık ve fesattan sakınanlarındır.
Artık kim ilahi huzura iyilik ile gelirse, ona hak ettiğinden daha fazlası vardır. Kim de ilahi huzura kötülük ile gelirse onlar, ancak yaptıkları kötülüklerin karşılığını göreceklerdir.
Sana bu Kuran’ı okumayı farz kılan Allah hiç şüphen olmasın ki seni döneceğin yere mutlaka döndürecektir. Sen de ki: – Kimin doğru yolda olduğunu ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu en iyi bilen benim rabbimdir.
Nitekim sen, bu ilahi vahyin sana indirileceğini bilmiyordun, bu sadece Rabbinin rahmeti sayesinde oldu öyleyse kâfirlere arka çıkma!
Bir de sana indirilmiş olan bu vahiyden/Kurandan sonra sakın Allah’ın ayetlerinden seni alıkoymalarına izin verme, sen sadece Rabbine davet et ve başka yollara çağıran müşriklerden olayım deme!
Ve Allah ile birlikte başka bir ilaha dua ile yalvarıp yakarayım deme! Çünkü ondan başka ilah yoktur, her şey yok olacak sadece O’nun zatı baki kalacaktır. Son hüküm ve karar O’nundur, siz de hesap vermek üzere Allah’a döndürüleceksiniz.