Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
De ki:
– Allah’ın bizim için yazdığı zafer veya şahadetten başkası başımıza gelmez. Zira O bizim mevlamız/koruyucumuzdur. Öyleyse müminler yalnızca Allah’a güvenip, dayansınlar!
De ki:
– Bize iki güzellikten zafer veya şahadetten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz? Oysa biz, sizin başınıza ya Allah’ın katından bir bela gelmesini veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını bekliyoruz. Öyleyse bekleyin bakalım, biz de sizinle beraber bekleyip göreceğiz.
De ki:
– İster gönüllü infak edin ister gönülsüz, sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkmış fasık bir toplumsunuz.
Onların harcamalarının kabul edilmemesinin nedeni, Allah ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden Elçisine nankörlük etmeleri, namaza üşenerek gelmeleri ve verdiklerini de istemeye istemeye vermeleridir.
Onların mallarının ve çocuklarının çokluğu seni imrendirmesin. Zira Allah bunlarla onlara dünya hayatında azap çektirecek ve sonunda kâfir olarak canlarının çıkıp gitmelerini istiyor.
Onlar, kendilerinin sizden olduklarına dair var güçleriyle Allah’a yemin ederler, oysa onlar sizden değillerdir. Aksine onlar korkak bir topluluktur.
Eğer bir sığınak, mağara veya girilecek bir delik bulsalar panik halinde kaçarak oraya sığınırlar.
Onlardan sadakaların dağıtımı konusunda sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar ve susarlar, eğer verilmezse hemen öfkelenir ve homurdanıp dururlar.
Eğer onlar, Allah ve Elçisinin kendilerine verdiğinden hoşnut olup: "Allah’ın verdiği bize yeter, Allah bize lütfundan ileride bolca verecektir, Elçisi de. Biz sadece Allah’ın bize takdir ettiğine talibiz" deselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu.
Sadakalar Allah’ın kesin hükmü uyarınca yalnızca fakirlerin, düşkünlerin, bu uğurda çalışanların, kalpleri İslam’a ısındırılacak kimselerin kölelerin, borç yükü altında ezilenlerin, Allah yolunda savaşanların ve yolda kalmış kişilerin hakkıdır. Allah her şeyi bilen ve her hükmünde doğru karar verendir.
O inanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıklardan:
– O, herkese kulak veriyor, diyerek nebiyi incitenler vardır. De ki: "O, sizin için hayırlı bir kulaktır, zira o Allah’a inanıp güvenir müminlere de güvenir, sizden inanıp güvenenler için o bir rahmettir." Allah’ın elçisini incitenler için çok acı bir azap vardır.
Onlar sizi hoşnut etmek için size Allah adına yemin edip duruyorlar, oysa gerçekten inanıyor iseler Allah ve Elçisi hoşnut edilmeye daha layıktır.
Hem onlar bilmiyorlar mı ki Allah’a ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden Elçisine karşı meydan okuyan kimseler, içinde kalacakları cehennemdir. İşte bu korkunç bir rezilliktir.
İnanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıklar kendileri hakkında kalplerinde bulunanı haber veren bir surenin indirilmesinden korkuyorlar.
Deki:
– Alay edin bakalım nasıl olsa Allah korktuğunuzu ortaya çıkaracaktır.
Onlara niçin alay ettiklerini soracak olursan, "Biz sadece şakalaşıp eğleniyorduk" derler.
Deki:
– Siz Allah’la, O’nun ayetleriyle ve O’nun Elçisiyle mi alay edip eğleniyorsunuz?
Boşuna mazeret üretmeyin çünkü siz inandığınızı (açıkladıktan) sonra (bu alaycı tavrınızla) kâfirliğinizi açığa vurmuş oldunuz, biz sizden bazınızı bağışlasak bile diğerlerini günahta ısrar etmelerinden dolayı mutlaka cezalandıracağız.
İnanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıkların erkeği de kadını da hepsi aynıdır. Onların hepsi kötülüğü teşvik eder iyiliğe de engel olmaya çalışır. Onların elleri de pek sıkıdır. Onlar Allah’ı unutmuşlar Allah da onları unutulmaya terk etmiştir. Gerçekten ikiyüzlüler yoldan sapmış fasık kimselerdir.
Allah, ikiyüzlü erkek ve ikiyüzlü kadınlara ve inanmadığını açıktan ilan eden kâfirlere içinde kalacakları cehennemi vaat etmiştir. Onların hak ettiği de budur, Allah onları rahmetinden dışlamıştır ve onlara azap vardır.
(Ey Münafıklar) Siz de tıpkı sizden önce gelip geçen kâfirler gibisiniz. Üstelik onlar güç ve kuvvet bakımından sizden daha üstün servet ve nüfus bakımından sizden daha fazlaydılar. Onlar paylarına düşen dünyalıklarla sefa sürdüler, siz de payınıza düşen ile dünyada sefa sürüyorsunuz, tıpkı sizden öncekilerin sefa sürdüğü gibi, onların batıl bataklığına düştüğü gibi siz de batılın bataklığına saplandınız. İşte bu tiplerin dünyada yaptıkları, ahirette boşa gitmiştir ve işte onlar gerçekten kaybedenlerdir.
Yoksa onlara, kendilerinden önce gelip geçenlerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olmuş şehirlerin halklarının haberleri gelmedi mi? Elçileri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Oysa Allah, onlara haksızlık etmemişti fakat onlar kendi kendilerine zulmedip yazık etmişlerdi.
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin evliyası/yar ve yardımcılarıdır. İyi ve güzel olanı teşvik eder; kötü ve yanlış olanı da engellerler. Namazı hakkıyla kılarlar, zekâtı da seve seve verirler. Allah’a ve mesajlarını tebliğ eden Elçisine itaat ederler. Allah’ın rahmet edeceği kişiler işte bunlardır. Şüphesiz ki Allah üstün güç ve kuvvet sahibidir ve her şeyi yerli yerince yapandır.
Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, tabanından ırmakların çağladığı ve içinde kalacakları cennetler ve Adn cennetlerinde de hoş ve güzel meskenler vaat etmiştir. Allah’ın hoşnutluğu ise her şeyden daha büyüktür. İşte muhteşem zafer budur.
– Ey Nebi, inanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıklar ve kâfirlerle mücadele et! Ve onlara karşı tavizsiz davran ve müsamaha gösterme! Onların barınakları cehennemdir. O, ne kötü son duraktır!
İkiyüzlü münafıklar o kelimeyi söylemediklerine dair Allah’a yemin ediyorlar, o küfür kelimesini kesinlikle söylediler ve İslam olduktan sonra küfre düştüler ve asla başaramayacakları bir işe giriştiler. Onların öfke ve kin duymalarının nedeni Allah’ın lütfu sayesinde Elçisinin inananları zenginleştirmiş olmasından başka bir şey değildi. Buna rağmen eğer tövbe ederlerse kendileri için iyi olur. Yok, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünya ve ahirette acı veren bir azapla cezalandırır. Onlar için yeryüzünde hiçbir veli/dost ve yardımcı da yoktur.
Onlardan "Eğer Allah bize bolca mal mülk verirse, kesinlikle sadaka vereceğiz ve iyi kimselerden olacağız" diyerek Allah’a ahit/söz verenler vardır.
Ama Allah onlara istedikleri malı mülkü verince, cimrilik ettiler. Böylece verdikleri sözden döndüler. Zaten onlar dönektirler.
Gerek Allah’a verdikleri vaatten dönmeleri ve gerekse yalan söylemeleri nedeniyle kalplerindeki nifak ölüp gidecekleri zamana kadar sürecektir.
Oysa onlar, Allah’ın onların sırlarını ve gizli kapaklı toplantılarını bildiğini ve Allah’ın bütün gizli şeyleri bilen olduğunu bilmiyorlar mı?
Üzerlerine düşenden fazlasını gönüllü olarak sadaka veren ve elinin emeğinden başka bir geliri olmayan fakir müminlere zenginler dil uzatıp alay ediyorlar. Allah da onların alaylarını başlarına geçirecektir ve onları acıklı bir azap beklemektedir.
Onların affedilmesi için ister istiğfar/bağışlanma dile ister dileme fark etmez. Onlar için yetmiş defa bile bağışlanma dilesen Allah onları yine de bağışlamayacaktır. Bu onların Allah’a ve Elçisine nankörlük etmelerinden dolayıdır. Zira Allah yoldan çıkmış fasık toplumu amacına ulaştırmaz.
Allah’ın mesajlarını tebliğ eden Elçisinin çağrısına katılmayıp geride kalarak oturanlar bu durumdan hoşnut oldular da, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda savaşmaktan hiç hoşlanmadılar. Bir de başkalarını "Bu sıcakta savaşa katılmayın" diye caydırdılar, de ki:
– Cehennem ateşi daha sıcaktır, keşke bunu kavrayabilselerdi.
Bundan böyle kazandıkları günahtan dolayı az gülecekler çok ağlayacaklar.
Eğer Allah savaştan dönüşte seni onlardan bir toplulukla karşılaştırırsa ve senden savaşa çıkmak için izin isterlerse de ki:
– Benimle beraber asla sefere çıkamayacaksınız ve benimle beraber hiçbir düşmanla savaşamayacaksınız. Çünkü siz baştan evlerinizde oturup kalmayı tercih ettiniz. Haydi, artık geri kalanlarla beraber oturun!
Ve onlardan biri ölürse katiyen cenaze namazını kılma mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’a ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden Elçisine nankörlük edip karşı geldiler ve yoldan çıkmış fasık olarak öldüler.
Onların ne mallarının ne de çocuklarının çokluğu seni imrendirmesin. Allah onları dünyada bunlarla cezalandırmak ve onlar küfre gömülüp gitmişken canlarını almak istiyor.
"Allah’a iman edin ve O’nun Elçisiyle beraber cihat edin" diye bir sure indirilse; onlardan imkân sahibi olanlar bile: "Bırak bizi oturanlarla beraber olalım!" diyerek senden izin isterler.
Evet onlar savaşa katılmak yerine geride kalanlarla birlikte olmaktan hoşnut oldular, böylece kalplerine mühür basıldı artık gerçeği kavrayamazlar.
Fakat Elçi ve onunla birlikte olan müminler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaştılar. İşte bütün hayırlar onlarındır. İşte umduklarına kavuşacak olanlar da bunlardır.
Allah onlar için tabanından ırmakların çağladığı ve içinde kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte budur muhteşem zafer.
Özür beyan eden çöl Arapları, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve elçisine yalan söyleyenler ise oturup kaldılar. Onlardan kâfir olanlara acı bir azap dokunacaktır.
Allah’a ve elçisine içten bağlılık gösterdikleri sürece güçsüzler, hastalar ve savaş için harcayacak bir şeyi bulunmayanlar sorumlu tutulmayacaklardır. İman davasında samimi olanları kınamak için bir neden yoktur, Zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz merhamet sahibidir.
Binek vermen için sana geldiklerinde:
– Size binek temin edemiyorum, dediğin zaman, harcayacak bir şey bulamadıkları için üzüntülerinden gözlerinden yaş dökerek geri dönenlere de bir günah ve kınama yoktur.
Bu hususta sorumluluk ancak, varlıklı oldukları halde savaşa katılmamak için türlü bahaneler uydurarak senden izin isteyenleredir. Onlar geride kalanlarla beraber olmaktan hoşnut oldular ve böylece, Allah’ın emirlerine kalplerini kapattıkları için anlayamazlar.
Savaştan dönüp onlarla karşılaştığınızda size bir sürü bahaneler sıralayacaklar, De ki:
– Boşuna bahane üretmeyin zira biz size asla inanmayacağız çünkü Allah sizin haberlerinizi bize bildirdi, bundan böyle Allah ve elçisi sizin yaptıklarınızı görüp değerlendirecektir. Sonra da gizli ve aşikâr her şeyi bilenin huzuruna çıkarılacaksınız o da size yaptıklarınızı bir bir haber verecektir.
Seferden dönüp onlarla karşılaştığınızda onlara ilişmemeniz için Allah’a yemin edeceklerdir, onlara yüz vermeyin! Zira onlar birer pisliktirler ve sonunda yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer de cehennemdir.
Onlar, siz onlardan razı olasınız diye yemin edip dururlar, siz onlardan razı olsanız bile Allah bu yoldan sapmış fasık toplumdan asla razı olmayacaktır.
Araplardan bazıları küfürde ve ikiyüzlülükte çok katıdırlar ve Allah’ın elçisine indirdiği nizamın sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar, Allah ise her şeyi bilen ve her hükmünde doğru karar verendir.
Bu Araplardan bazıları Allah yolunda harcamalarını zarar sayarlar ve onlar sizin başınıza belaların gelmesini beklerler. Belaların en kötüsü onların üzerine olsun, Allah her şeyi işiten ve bilendir.
Ama bu Arapların içinden kimi de vardır ki Allah’a ve ahiret gününe inanıp güvenir yaptığı harcamaları Allah’a yakınlığa ve elçinin dua ve desteğini almaya vesile bilir. Evet, bu harcamalar onlar için Allah’a yakınlık vesilesidir, zamanı geldiğinde Allah onları rahmetine gark edecektir, zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet sahibidir.
Muhacir ve ensarın iman ve sadakatte öncü olan ilklerinden ve iyilik yolunda onların izini takip eden müminlerden Allah razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır ve onlara tabanından ırmakların çağladığı ve içinde ebedi olarak kalacakları cennetler hazırlanmıştır. İşte budur büyük kurtuluş.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :