“Şüphesiz ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir/sahibinizdir. O’na kulluk edin. İşte dosdoğru yol budur.”
İsa, onlardaki inançsızlığı hissedince dedi ki: “Allah yolunda kim bana yardımcı olacak?” Havariler de şöyle cevap verdiler: “Biz Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik, bizim Müslüman olduğumuza da şahit ol!”
“Rabbimiz, indirdiğine inandık, Elçi’ye uyduk. Bizi şahit olanlarla beraber yaz.”
Onlar tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en iyisidir.
Allah, İsa’ya dedi ki; “Ey İsa, seni vefat ettireceğim ve seni katıma öyle yücelteceğim. İnanmayanlardan seni arındıracağım. Sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar inanmayanlara üstün tutacağım. Sonra bana döneceksiniz. Aranızda hakkında ihtilaf ettiğiniz konularda ben hüküm vereceğim.”
O gerçeği örtbas eden kâfirleri, dünya ve ahirette şiddetli bir şekilde cezalandıracağım. Onların yardımcıları da olmayacaktır.
Allah; iman edenlere, iyi ve güzel işler yapanlara ise eksiksiz mükâfatlarını verecektir. Allah, yanlışta ısrar eden zalimleri sevmez.
İşte bunlar, hükümleri doğru Kuran’dan sana ilettiğimiz ayetlerdendir.
Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona, “Ol!" dedi ve hemen oluş sürecine girdi.
Hak, Rabbinden gelen Kuran’dır. Sakın şüphe edenlerden olma!
Sana vahyin bilgisi geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa de ki: “Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendilerimizi ve kendilerinizi çağırarak toplanalım. Sonra gönülden yalvaralım da Allah’ın lanetinin, yalancıların üzerine olmasını dileyelim.”
İşte İsa olayının gerçek hikâyesi budur. Asla Allah’tan başka ilah yoktur. Allah, mutlak üstün. Her hükmü doğru olandır.
Ama yine de yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah bozguncuları hakkıyla bilendir.
De ki: “Ey kitap ehli, gelin sizinle bizim aramızda ortak bir kelimede anlaşalım. Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceğimize, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacağımıza ve birbirimizi Allah ile aramıza koyup Rabler edinmeyeceğimize dair (söz verelim).” Eğer yüz çevirirlerse deyin ki: “Şahit olun ki biz, tüm varlığımızla Allah’a teslim olmuş Müslümanlarız.”
Ey kitap ehli, İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Hâlbuki Tevrat da İncil de ondan sonra indirilmiştir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?
İşte siz böylesiniz; hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda haydi tartıştınız, ama bilginiz olmayan bir şey hakkında ne diye tartışıyorsunuz? Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz!
İbrahim ne Yahudi’ydi ne de Hıristiyan. Fakat o hanif bir Müslüman’dı. Zira O, Allah’tan başkasına ilahlık yakıştıran müşriklerden değildi.
Doğrusu İbrahim’e en yakın olanlar, ona uyanlarla, şu nebi ve ona iman edenlerdir. Zira Allah, müminlerin velisidir.
Kitap ehlinden bir kısmı sizi saptırmak isterler, fakat yalnızca kendilerini saptırırlar da bunun farkına bile varmazlar.
Ey kitap ehli, bizzat kendiniz şahit iken göz göre göre niçin Allah’ın ayetlerine inanmıyorsunuz?
Ey kitap ehli, niçin hakla batılı karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
Kitap ehlinden bir kısmı derler ki; “İman edenlere indirilen Kuran’a günün başında inanın; sonunda inkâr edin, belki onlar da dönerler.”
“Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın.” De ki: “Doğru yol, sadece Allah’ın gösterdiği yoldur. Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına da verilmesi veya Rabbiniz katında size delil getirecekler diye mi? ” De ki: “Lütuf ve iyilik Allah’ın elindedir, onu hak edene verir. Zira Allah, rahmeti bol olan ve her şeyi bilendir.”
Rahmetini hak edene tahsis eder. Zira Allah, büyük lütuf/ikram sahibidir.
Kitap ehlinden kimi de vardır, kendisine bir kantar altın emanet etsen, onu sana olduğu gibi geri verecektir. Kimi de vardır ki, ona bir dinar versen, tepesine dikilmedikçe onu sana geri vermez. Bu onların; “Ümmilere karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur.” demelerindendir. Onlar, bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
Evet, kim ahdini yerine getirir ve emanete riayet ederse, şüphe yok ki, Allah emanete riayet eden muttakileri sever.
Allah’a verdikleri ahdi ve yeminleri basit dünya menfaati için değiştirenlere gelince, onların ahirette bir nasibi olmayacaktır. Allah, kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onların yüzüne bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acıklı bir azap vardır.
Onların bir kısmı, kitaptan olmadığı halde sizin kitaptan zannetmeniz için dillerini eğip bükerler. Allah’ın kitabından okuyormuş gibi yaparlar, o Allah katından olmadığı halde “Allah katındandır” derler. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
Allah’ın kendisine kitap hikmet ve nebilik verdiği hiçbir beşerin, bütün bunlardan sonra kalkıp da insanlara: “Allah’ın yansıra bana da kulluk edin” demesi söz konusu değildir. Fakat: -Kitabı okuyup, incelediğinize göre Rabbe kul olunuz, der.
Ve yine o, size melekleri ve nebileri dinde kural koyucu Rabler edinmenizi de emretmez. Zira O, size Müslüman olduktan sonra, hiç kâfir olmayı emreder mi?
Allah, nebilerden şu misakı/sözü almıştı; “Size, kitap ve hikmet verdikten sonra, sizin ilettiğiniz mesajı doğrulayan bir elçi gelecek olursa, ona kesinlikle iman edecek ve ona yardım edeceksiniz değil mi?” dedikten sonra; “Karar verdiniz ve size yüklediğim bu ağır yükü kabul ettiniz mi?” demişti. Onlar da, “Evet, kabul ettik” deyince Allah; “Öyleyse, buna şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim.” buyurmuştu.
Bundan sonra verilen sözden dönenler yok mu, işte onlar, yoldan çıkan fasıkların ta kendileridir.
Göklerde ve yerde ister istemez bütün akıllı varlıklar, ona teslim olmuşken ve herkes hesap için ona döndürülecek iken onlar, Allah’ın dininden başka bir hayat sistemi mi arıyorlar?
De ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Rablerinden Musa ve İsa’ya ve diğer nebilere verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerine tercih edip ayırım yapmayız. Çünkü biz, Allah’a teslim olup Müslüman olanlarız.”
Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bu ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kesin kaybedenlerden olacaktır.
İman etmelerinden ve o elçinin hak olduğuna şahit olduktan sonra, gerçeğe inanmayan kâfirleri nasıl olur da Allah doğru yola iletir? Hâlbuki kendilerine apaçık belgeler gelmişti. Zira Allah, yanlışta ısrar eden zalimleri amaçlarına ulaştırmaz.
İşte onların cezaları; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğramalarıdır.
Onlar, o lanette süreklidirler. Azap, onlardan asla hafifletilmez ve onların yüzüne de bakılmaz.
Ancak, bu hatalarından sonra tövbe ile dönüş yapan ve hallerini düzeltenler müstesnadır. Allah, eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz merhamet sahibidir.
İmanlarından sonra kâfir olan ve kâfirliklerini artıranlar tövbe ile dönüş yapmazlarsa, işte onlar delalette olan sapkınların ta kendileridir.
Evet, gerçeği örtbas ederek kâfir olarak ölenler, onların hiçbirinden yeryüzünü dolduracak kadar altın fidye verse dahi, asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar için acıklı bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça, iyiliğe ve gerçek dindarlığa erişemezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendine haram kıldıklarının dışında, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: “Eğer iddianızda doğruysanız, Tevrat’ı getirip okuyun!”
Bundan sonra kim asılsız hükümler uydurup Allah’a isnat ederse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
De ki: “Allah doğru söylemiştir. Öyleyse, batılın her türünden yüz çevirerek İbrahim’in inanç sistemine uyun! O, Allaha ait nitelikleri başkalarına yakıştıran müşriklerden değildi.”
Yeryüzünde insanlık için inşa edilen ilk mabet, şüphesiz Mekke’deki mübarek ve toplumlar için rehber olan (Kâbe’) dir.
Buna delalet eden işaretler orada duruyor, mesela İbrahim’in makamı hala oradadır. Oraya giren, güvendedir. İmkân bulabilenlerin beyti/Kâbe’yi haccetmesi, insanların üzerine Allah’ın hakkıdır. Kim nankörlük eder bundan kaçınırsa, Allah’ın toplumlardan hiçbirinin ibadetine ihtiyacı yoktur.
De ki: “Ey kitap ehli, Allah yaptıklarınıza şahitlik edip dururken, Allah’ın ayetlerine niye inanmıyorsunuz?”
De ki: “Ey kitap ehli, niçin bu vahyin doğruluğuna bizzat şahit olduğunuz halde, bunu eğri büğrü göstererek bu vahye inananları Allah’ın yolundan saptırmaya çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınıza karşı asla duyarsız değildir.”
Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi küfre döndürürler.