Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz apaçık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalan dediklerine bir daha iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah’ın uyarılarına kalplerini kapatan bu kâfirlerdir.
Biz onların çoğunu ahitlerinde/sözlerinde durur bulmadık. Aksine onların çoğunu yoldan çıkmış fasıklar olarak bulduk.
Onların ardından Musa’yı, ayetlerimizle Firavun’a ve onun önde gelen adamlarına gönderdik. Fakat ayetlerimize haksızlık ettiler. Yanlışta ısrar eden bozguncu zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Musa şöyle dedi:
– Ey Firavun, ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş elçiyim!
Gerçek şudur ki: Ben Allah hakkında doğru olandan başka bir şey söylemiyorum. Size Rabbinizden apaçık bir belgeyle/mucizeyle geldim. İsrailoğullarını benimle beraber gönder.
– (Firavun) Eğer bir belge/mucize ile geldiysen ve eğer doğru söylüyorsan haydi getir onu ortaya koy dedi.
Bunun üzerine Musa asasını yere bıraktı. O anda ne görsünler! Asa apaçık bir yılan oluvermiş!
Ve elini koynundan çıkardı, o anda o seyredenlere bembeyaz bir el oldu!
Firavunun kavminden ileri gelenler:
– Belli ki bu işini iyi bilen bir sihirbaz, dediler.
Tüm amacı sizi yerinizden yurdunuzdan etmek. O halde ne öneriyorsunuz?
– Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere adamlarını gönder.
– Tüm usta sihirbazları toplayıp sana getirsinler, dediler.
Sihirbazlar Firavun’a gelerek dediler ki:
– Eğer biz galip gelirsek bize ödül vardır, değil mi?
– Evet, elbette siz benim yanımda yüksek bir mevkide olacaksınız, dedi.
Sihirbazlar:
– Ey Musa, önce sen mi atacaksın yoksa biz mi atalım, dediler.
O da:
– Siz atın! Dedi ve attılar. Attıkları zaman insanların gözlerini boyadılar ve onları korkuttular sonuçta büyük bir sihir gösterisi yaptılar.
Biz de Musa’ya "Elindeki asayı at!" diye vahyettik o da ne! Onların uydurduklarını yalayıp yutuyor.
Böylece gerçek karşısında. Onların uydurduklarının batıl olduğu ortaya çıktı.
Orada yenildiler ve küçük düştüler.
Sihirbazlar orada hemen secdeye kapandılar ve
Biz âlemlerin Rabbine iman ettik dediler,
Musa ve Harun’un Rabbine.
Firavun: - Demek siz benden izin almadan O’na iman ettiniz öyle mi? Şüphesiz ki bu, halkı buradan sürüp çıkarmak için kurguladığınız bir tuzaktır. Yakında bunun cezasını göreceksiniz.
Andolsun ki ben de sizin bütün haklarınızı elinizden alacağım ve sizi yoksun bırakacağım diye tehdit etti.
–Sihirbazlar: –(Hiç dert değil) Biz zaten Rabbimize döneceğiz.
Sen, Rabbimizin ayetleri bize geldiği zaman ona iman ettiğimiz için, evet yalnızca bunun için bizden intikam alıyorsun. "Rabbimiz üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak vefat ettir" dediler.
Firavun kavminden ileri gelenler:
– Musa’yı ve toplumunu kendi haline bırakıp, ülkede bozgunculuk yapmalarına seni ve senin ilahlarını terk etmelerine göz mü yumacaksın? Dediler.
Firavun:
– Biz onların erkek çocuklarını öldürtüp, kadınlarını/kızlarını da sağ bırakırız. Biz onlara her şeyi yapabilecek konumdayız, dedi.
Musa da kavmine şöyle dedi:
– Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır ve O kullarından dilediğini oraya varis kılar. Mutlu son Allah’a karşı sorumlu davrananlarındır.
Kavmi ise:
– Sen bize gelmeden önce de biz işkence ve baskı görüyorduk sen geldikten sonra da işkence ve baskı görüyoruz, dediler.
Musa da:
– Belki de Rabbiniz düşmanlarınızı helak edecek, sizi o topraklara varis yapacak ve nasıl yaşayacağınızı görmek için sizi sınayacaktır, dedi.
Andolsun ki biz Firavun hanedanını, belki akıllanırlar diye yıllarca kıtlık ve kuraklıkla cezalandırdık.
Ama onlar bolluk ve refaha ulaştıklarında "Bu bizim en doğal hakkımızdı" derler, sıkıntı ve darlığa düştüklerinde ise Musa’yı ve onunla birlikte olanları uğursuzlukla suçlarlardı. Oysa onların uğursuzluk saydıkları Allah katından bir yasadır. Fakat bu gerçeği onların çoğu bilmiyorlar.
–(Musa’ya) Bizi sihrinle etkilemek için her ne ayet getirirsen getir biz yine de sana inanmayacağız, dediler.
Bunun üzerine biz de onlara, tufanı, çekirgeyi, küçük keneyi, kurbağaları ve kanı apaçık mesajlar olarak musallat ettik. Buna rağmen onlar yine de büyüklendiler. Onlar zaten günaha dalmış bir toplum idi.
Ne zaman bu belalar başlarına gelse şöyle derlerdi: - Ey Musa Rabbinin seninle olan ahdinin hatırına Rabbine yalvar, eğer bizden bu belaları kaldırırsa kesinlikle sana inanacağız ve kesinlikle İsrailoğullarını seninle beraber salıvereceğiz.
Ama ne zaman verdikleri sözü yerine getirecek kadar bir süre onlardan belaları kaldırsak her seferinde onlar verdikleri sözü hemen bozuyorlardı.
Biz de onlara bunun acısını tattırdık ve onları, ayetlerimizi yalanladıkları ve onlara karşı umursamaz davrandıkları için denizde boğduk.
Vaktiyle horlanmış ve ezilmiş olan toplumu bereketli kıldığımız o ülkelerin doğusundan batısına kadar tamamına hâkim kıldık ve İsrailoğullarının göstermiş olduğu dirençten dolayı Rabbinin verdiği o güzel vaat böylece yerine gelmiş oldu. Firavun ve hanedanın gururlandığı sarayları bağları ve binaları yerle bir ederek tarihe gömdük.
Ve biz İsrailoğullarını sağ salim denizden karşıya geçirmiştik. Orada bir takım kutsadıklarına tapan insanlarla karşılaştılar ve:
– Ey Musa bize de bunlarınki gibi ilah yapsana, dediler. Musa da onlara:
– Siz gerçekten çok cahil bir toplumsunuz! Dedi.
Onlar içinde bulundukları yanlış inançlarından dolayı eninde sonunda helak olacaklardır. O yaptıkları şeyler batıldır.
O sizi bütün toplumlara üstün kılmış iken ben size Allah’tan başka bir ilah mı arayayım? Dedi.
Hani, size işkencenin en kötüsünü çektiren, erkek çocuklarınızı öldürüp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. İşte bunda Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
Biz Musa ile otuz geceliğine sözleşmiştik ve ona on gece daha ekledik böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlanmış oldu. Musa kardeşi Harun’a:
– Halkımın içinde benim görevimi sen üstlen ve düzeni sağla sakın fitne ve fesat çıkaranların yoluna uyma! Dedi.
Ve Musa tayin ettiğimiz vakitte belirlediğimiz yere gelince, Rabbi onunla konuştu. Musa dedi ki:
– Rabbim, bana kendini göster de sana bakayım!
Rabbi:
– Beni asla göremeyeceksin fakat şu dağa bak; eğer o dağ yerinde durursa o zaman sen de beni görürsün, dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa bayılarak yere yığıldı, ayıldığında dedi ki:
– Seni tenzih ederim/senin şanın çok yücedir, bu isteğimden tövbe ettim ve (senin görülemeyeceğine) iman edip mümin olanların ilki benim.
– Allah da Musa’ya şöyle buyurdu: Ey Musa, sana risalet (mesajımı iletme görevi) vererek ve seninle konuşarak insanlar arasından seni seçip onurlandırdım, öyleyse sen de sana vahyettiklerime sımsıkı sarıl ve şükredenlerden ol!
Biz ona levhalarda her türden öğüdü yazdık ve her şeyi detaylı şekilde kaydettik. Ve Musa’ya şöyle vahyettik. “Bu ilahi hükümlere sımsıkı sarıl, halkına da en güzel şekilde bu hükümlere uymalarını söyle!” Ben, yakında size yoldan çıkan fasıkların yurtlarını göstereceğim.
Haksız yere yeryüzünde büyüklük taslayanlar ayetlerimden uzak dururlar Onlar her türlü ayeti görseler bile ona inanmazlar, doğru yolu görüp bilseler bile onu yol edinmezler.
Ayetlerimiz karşısında yalana sarılan ve ahiret buluşmasını hesaba katmayanların iyilik namına yaptıkları her şey boşa gitmiştir. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı karşılık bekliyorlar?
Musa’nın halkı, onun (Sina dağına) gidişinden sonra süs eşyalarından böğürebilen bir buzağı yapıp ona taptılar. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara bir yol göstermediğini görmüyorlar mıydı? Ama yine de ona bağlandılar ve zalimlerden oldular.
Ne zaman ki pişmanlıktan elleri kolları dökülüp saptıklarını anladıklarında "Rabbimiz eğer bize merhamet etmezsen ve bizi bağışlamazsan büsbütün kaybedenlerden oluruz" dediler.
Musa kavmine öfkeli ve üzgün bir halde dönünce:
– Benim ardımdan ne kötü işler yaptınız böyle! Rabbinizin emrini çiğnemede bu kadar mı acele ettiniz? Dedi. Kızgınlıkla levhaları yere attı ve kardeşinin yakasından tutarak kendisine doğru çekti. Harun:
– Ey anamın oğlu, toplum beni etkisiz hale getirdi, az kalsın beni öldürüyorlardı. Şimdi beni düşmanlar karşısında küçük düşürüp onları halimize güldürme ve beni bu zalimlerle bir tutma! Dedi.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :