Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Elif Lâm Mîm Sâd.
Müminlere öğüt olsun ve inanmayanları da bu Kuran ile uyarman için sana indirilen bu kitap, sakın ola ki senin içinde bir sıkıntıya sebep olmasın.
Rabbinizden size indirilen Kuran’a uyun. Allah’tan başka bir takım evliyaya uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Biz nice uygarlıkları helak ettik. Kahredici azabımız, onlara gece ya da öğle vakti uyurlarken gelip çattı.
Azabımız onları yakaladığı vakit, feryatları: “Biz, gerçekten azabı hak eden zalimlerden olmuştuk” demekten başka bir şey olmadı.
Andolsun ki kendilerine elçi gönderilenleri sorgulayacağız, gönderilen elçileri de sorgulayacağız.
Sonra da onlara, her şeyi bilgi ve belge ile açıklayacağız. Zaten biz habersiz değildik ki.
İşte o gün tartı değerlendirme kesinlikle gerçekleşecektir. İyilikleri ağır gelenler, işte bunlar, kurtulmuş olanlardır.
İyilikleri hafif gelenler ise, işte onlar da ayetlerimize karşı haksızlık etmekle kendilerini ziyana uğratan zalimlerdir.
Sizi yeryüzüne yerleştirdik. Burada sizin geçiminizi sağlayacak bir ortam hazırladık. Bu nimetlerin hakkını ne kadar da az veriyorsunuz!
Doğrusu sizi biz yarattık sonra sizi biçimlendirdik, sonrada meleklere, "Adem’e secde edin/emrine amade olun" dedik, İblis hariç, o secde edenlerden olmadı.
Allah:
– Sana emrettiğimde, secde etmekten seni alıkoyan nedir? Dedi. İblis:
– Ben, ondan üstünüm. Zira beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın, dedi.
Allah:
– O bulunduğun makamdan hemen defol, orada büyüklük taslamak senin haddine değildir. Hemen çık git. Çünkü sen aşağılık birisin!
İblis:
– Yeniden diriliş gününe kadar bana süre ver, dedi.
Allah:
– Sen zaten süre verilenlerdensin! Dedi.
İblis:
– Senin beni saptırmana karşılık, yemin olsun ki ben de senin dosdoğru yolunun üzerinde oturup pusu kuracağım.
Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Sen de onların çoğunu şükreder bulamayacaksın, dedi.
Allah da:
Çık git huzurumdan! Andolsun ki ben de cehennemi seninle ve senin peşinden gelenlerle dolduracağım.
– Allah buyurdu ki; Ey Adem, sen ve eşin bu dünya bahçesine yerleşin.
Her ikiniz de dilediğiniz yerden yiyin ve sakın belirlenmiş olan kötülüğe/günaha yaklaşmayın. Aksi halde kendinize yazık eden zalimlerden olursunuz.
Şeytan Allah’ın yaklaşmayın dediği kötülüğü/günahı işlemeleri için eğer bunu yaparsanız birer melek/melik veya burada kalıcı olanlardan olursunuz diye vesvese verdi.
Ve her ikisine de yemin ederek; Ben sizin, iyiliğiniz için öğüt veriyorum dedi.
Ve onları aldattı böylece onlar yasaklandıkları kötülüğü/günahı işlediler ve yaptıklarının farkına varınca Rableri onlara: “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır dememiş miydim?” diye seslendi.
Ve her ikisi de şöyle yalvardılar: "Rabbimiz biz kendimize zalimlik ederek yazık ettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz."
Allah buyurdu ki:
– Birbirinize düşman olarak o bahçeden çıkın. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar yerleşip yaşamak ve geçimlik sizi bekliyor.
Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız.
Ey Ademoğulları, örtünmeniz için elbise, sizin için daha hayırlı olan bolluk bereket için takva elbisesini indirdik ki işte o Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alırsınız.
Ey Ademoğulları, şeytan atalarınızı aldatıp belirlenmiş yasağı/günahı işleterek, yaşadıkları bahçeden çıkartılmasına neden olduğu gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve kabilesi sizin onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Şeytanlar inanmayanların evliyaları/dostlarıdırlar.
Onlar çirkin bir iş yaptıklarında
– Biz atalarımızı böyle yaparken bulduk, bunu bize Allah emretti, derler.
De ki:
– Allah, çirkin işleri emretmez. Yoksa siz bilip bilmeden Allah adına mı konuşuyorsunuz?
De ki:
– Benim Rabbim sadece doğru olanın yapılmasını emretmiştir. Her secde mahalline girdiğinizde bütün varlığınızla O’na yönelin ve dini O’na has kılarak yürekten O’na yalvarın. Nasıl ki sizi ilk O yarattıysa sonunda yine O’na döneceksiniz.
İnsanların bir bölümü doğru yolu buldu, bir bölümüne ise sapıklık kaçınılmaz oldu; çünkü onlar, Allah’tan önce şeytanları veliler olarak benimsediler de kendilerini hala doğru yolda zannediyorlar.
- Ey Ademoğulları, her secde mahalline girişinizde güzel elbisenizi giyin; yiyin, için ama israf etmeyin. Zira Allah, israf edenleri sevmez.
De ki:
– Allah’ın kulları için çıkardığı ziyneti, helal ve temiz rızıkları haram kılmak kimin haddine? De ki:
– Onlar, bu dünya hayatında iman edenler ve herkes içindir. Kıyamet gününde ise yalnız inananların istifadesine sunulacaktır. İşte biz kavrama yeteneği olan bir toplum için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
De ki:
Benim Rabbim ancak gizli ve açık işlenen bütün çirkinlikleri/ahlaksızlığı, günahın her türünü, haksız yere saldırganlığı/azgınlığı, hakkında hiçbir delil indirmediği halde herhangi bir şeyi Allah’a isnat ederek şirk koşmanızı ve bilip bilmeden Allah’a ait şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.
Her toplumun bir vadesi vardır. Vadeleri geldiğinde; o süre ne bir saat ertelenir ne de öne alınır.
- Ey Ademoğulları, aranızdan size ayetlerimizi beyan eden/ileten elçiler geldiği zaman, kim korunur ve davranışlarını düzeltirse; artık bunlar için ne korku ne de üzüntü olacaktır.
Ayetlerimiz karşısında yalana sarılan ve onları küçümseyenler var ya işte onlar ateş halkıdır ve orada kalıcıdırlar.
Kendi uydurduğunu Allah’a isnat ederek iftira eden ve ayetlerimiz karşısında yalana sarılandan daha zalim kim vardır? Onların kitaptan/yasadan nasipleri kendilerine ulaşacaktır. İşte o zaman elçilerimiz onların canlarını almaya gelince:
– Nerede Allah ile aranıza koyup dua ile yalvarıp yakardıklarınız? Diye soracaklar. Onlar da:
– Bizi yüz üstü bırakıp uzaklaştılar, diyerek kâfir oldukları hakkında kendi aleyhlerine şahitlik etmiş olacaklar.
Ve Allah diyecek ki;
– Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplumları içerisinde ateşe girin! Ateşe giren her toplum diğer yandaş topluluğa lanet edecek. Sonunda tüm topluluklar cehenneme dolunca, sonraki kuşaklar, öncekiler için:
– Rabbimiz, bizi yoldan saptıranlar işte bunlar, onlara ateşten azabı iki kat ver! Derler.
Allah: Zaten herkese iki kat azap vardır, fakat bunun farkında değilsiniz, der.
Ve öncekiler de, sonraki kuşaklara:
– Küfürde sizin, bizden bir farkınız yoktur, öyleyse siz de kazanmış olduklarınıza karşılık azabı tadın! Derler.
Gerçek şu ki; ayetlerimiz karşısında yalana sarılan ve onları küçümseyenlere göklerin rahmet kapıları açılmayacak ve halat iğne deliğinden geçmedikçe, onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte biz, suçluları böyle cezalandırırız.
Onlar için cehennem ateşi, altlarına bir yatak ve üstlerine bir örtü olacaktır. İşte biz ayetlerimize haksızlık edenleri böyle cezalandırırız.
Ama İman eden iyi ve güzel işler yapanlar ise ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir yük yüklemeyiz, işte bunlar da cennet halkıdır ve onlar, orada kalıcıdırlar.
Onları içlerindeki tüm olumsuz duygu ve düşüncelerden arındıracağız. Ayaklarının altından nehirler çağlayacak ve şöyle söyleyecekler:
– Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd/övgüler olsun eğer Allah bize doğru yolunu göstermeseydi biz doğru yolu bulamazdık. Rabbimizin elçileri vaktiyle bize hakkı/gerçeği söylemişler.
Ve şöyle bir nida yükselir: - İşte yaptıklarınızın karşılığı olarak sizin hak ettiğiniz cennet bu!
Ve cennet halkı, cehennem halkına şöyle seslenir:
– Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçekleşmiş bulduk. Siz de Rabbinizin size vaat ettiğini gerçekleşmiş buldunuz mu? Onlar da:
– Evet! Derler. Aralarında bir nidacı seslenir: Allah’ın laneti bu zalimlerin üzerine olsun.
Onlar ki insanları Allah’ın yolundan saptırırlar ve O’nun yolunu eğri büğrü göstermeye çalışırlar ve de ahireti hesaba katmazlar.
Ve o ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur bulunacak ve o surun üzerinde burçlarda bulunan ve herkesi simalarından tanıyan bir takım kişiler olacak ve onlar, cennete henüz girmemiş ama girmek için sabırsızlanan cennet halkına “Selamün Aleyküm ne mutlu size!” diye seslenecekler.
Gözleri cehennemlikler tarafına kaydığında:
– Rabbimiz, bizi zalimler topluluğu ile bir arada bulundurma! Derler.
Araf’taki o kişiler simalarından kim olduklarını tanıdıkları kişilere seslenirler:
– Bakın o birikimleriniz/mal, mülk ve kibirlenmeniz size hiçbir fayda sağlamadı.
Hani bir zamanlar “Allah bunlara rahmetini ulaştırmaz” diye var gücünüzle yemin ettiğiniz kişiler bunlar mıydı? Derler.
– Şöyle seslenilir: - Girin cennete artık size ne bir korku vardır ne de bir hüzün.
Cehennem halkı, cennet halkına:
– Üzerimize biraz su dökün veya Allah’ın size verdiği rızıklardan bize gönderin diye seslenirler. Cennet halkı da onlara:
– Allah, kâfirlere ikisini de haram kılmıştır! Derler.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :