Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Allah’ın ayetleri size okunur ve üstelik onun elçisi/Kuran da aranızda bulunurken, nasıl olurda ayetlere inanmazsınız? Artık kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, şüphesiz o, doğru yoluna yöneltir.
Ey iman edenler, Allah’a karşı gelmekten hakkıyla nasıl sakınılması gerekiyorsa öyle sakının ve Müslüman olmadan sakın öleyim demeyin.
Ve topluca Allah’ın ipi Kuran’a sımsıkı bağlanın ve bölünüp parçalanmayın! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani siz, bir zamanlar birbirinize düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırdı. O’nun bu Kuran nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de O, sizi oradan kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye Allah, size ayetlerini işte böyle açıklıyor.
Sizden, iyi ve güzele çağıran, kötü ve çirkin olanı da engelleyen bir toplum oluşsun. İşte kurtuluşa erecekler bunlardır.
Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ihtilafa düşüp, bölünüp parçalananlar gibi olmayın. İşte onlar için korkunç bir azap vardır.
Birtakım yüzlerin ağardığı ve birtakım yüzlerin de karardığı o günde, yüzleri kararanlara: “İmanınızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyleyse, küfrünüzden dolayı azabı tadın.” denilir.
Yüzleri ağaranlar, Allah’ın rahmetindedirler ve bunlar orada kalıcıdırlar.
İşte bu, sana gerçek bir amaç için okuduğumuz Allah’ın ayetleridir. Allah, toplumlardan hiçbirine zulmedip haksızlık yapmaz.
Göklerde ne varsa, yerde ne varsa Allah’a aittir. Bütün iş ve oluş, önünde sonunda Allah’a döndürülür.
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet/toplumsunuz. İyi ve güzel olanı önerir, kötü ve çirkin olanı da engellersiniz. Allah’a inanır ve güvenirsiniz. Şayet kitap ehli de inanıp güvenseydi, elbette kendileri için iyi olurdu. İçlerinden mümin olanlar vardır. Fakat çoğunluğu yoldan çıkmış fasıktır.
Onlar, size dille eziyetin dışında asla zarar veremeyeceklerdir. Eğer sizinle savaşırlarsa, arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da ulaşmaz.
Onlar, Allah’a ve insanlara karşı taahhütlerine bağlanmadıkları sürece, nerede olurlarsa olsunlar aşağılanmaya ve zillet içinde yaşamaya mahkûmdurlar. Zira onlar, geçmişte Allah’ın gazabına uğradılar. Esaret, sürgün ve miskinliğe mahkûm edildiler. Bu onların, Allah’ın ayetlerine inanmamaları, nebilerini haksız yere öldürmeleri sebebiyle idi. Bütün bunlar, isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzünden idi.
Onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinden gecenin derinliklerinde kalkıp, Allah’ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanarak ibadet eden bir topluluk da vardır.
Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe inanır. İyiliği emrederler, kötülüğü de yasaklarlar ve hayır işlerine koşarlar. İşte bunlar, faziletli Salih kimselerdir.
Bunların hayır yolunda yaptıkları işler, asla karşılıksız bırakılmayacaktır. Zira Allah, hayır işlerinde duyarlı olanları çok iyi bilmektedir.
Gerçekleri örtbas eden kâfirlere gelince, onların ne malları ne de evlatları, Allah’ın huzurunda hiçbir fayda vermeyecektir. Onlar, ateşi boylayacaklar ve orada kalıcıdırlar.
Onların bu dünya hayatında iyilik namına harcadıkları şeyin örneği, kendi kendilerine yazık etmiş bir toplumun ekinine isabet edip de, onu helak eden kavurucu soğuk bir rüzgâra benzer. Oysa Allah, onlara haksızlık edip zulmetmemişti, fakat onlar kendi kendilerine yazık edip zulmediyorlardı.
Ey iman edenler, sizinle dindaş olmayanı dost ve sırdaş edinmeyin. Zira onlar, size ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi arzu ederler. Kinleri ve öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. İçlerinde gizledikleri kin ve nefret ise daha da büyüktür. Eğer aklınızı kullanıyorsanız, işte size ayetleri açıkladık.
Siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmediği halde siz onları seviyorsunuz ve siz bütün vahiylere inanıyorsunuz. Sizinle bir araya geldiklerinde “İman ettik” derler; kendi başlarına kaldıklarında da size olan kin ve nefretlerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden kahrolup geberin! Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklanan duyguları hakkıyla bilendir.”
Siz bir iyilik ve nimete kavuşacak olsanız, bu onları derinden üzer; sizin kötü bir durumla karşılaşmanız halinde ise sevince boğulurlar. Eğer sabreder ve sorumlu davranırsanız, onların plan ve tuzakları size hiçbir zarar veremez. Allah, onların yaptıkları işleri çepeçevre kuşatmıştır.
Hani sen, müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek üzere sabah evinden ayrılmıştın. Olup biten her şeyi Allah işitiyor ve biliyordu.
İçinizden iki grup, paniğe kapılmış ve dağılmanın eşiğine gelmişti. Oysa onların yar ve yardımcısı Allah idi, müminler sadece Allah’a güvenmeliydiler.
Hani siz daha zayıf olduğunuz halde Bedir’de, Allah size yardım etmişti. O halde Allah’a karşı sorumlu olun ki, ona minnettarlığınızı göstermiş olursunuz.
Hani sen Bedir savaşında müminlere şöyle diyordun: “Rabbinizin, size indirilmiş üç bin melekle yardım etmesi yetmez mi?”
Hatta siz sabreder, sebat eder ve sorumlu davranırsanız düşman size aniden saldırsa bile, Rabbiniz size işaretli beş bin melekle yardım edecektir.
Allah, size bu yardımı sırf zafer müjdesi olsun ve kalpleriniz bununla huzur bulup yatışsın diye yaptı. Zira gerçek zafer ve yardım o üstün kudret sahibi ve işinde mükemmel olan Allah katındandır.
Bu yardımı, kâfirlerden bir kısmını ortadan kaldırmak yahut onları hezimete uğratıp kaybetmiş olarak çekip gitsinler diye yaptı.
Sen, onların akıbeti hakkında hüküm verme yetkisinde değilsin! Allah ya onları affeder veya onları cezalandırır. Zira onlar zalim olmayı tercih etmişlerdir.
Göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır! O, hak edeni bağışlar, hak edeni de cezalandırır. Allah, eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz merhamet sahibidir.
Ey iman edenler, kat kat artırarak, faize/haksız kazanca bulaşıp yemeyin. Allah’ın bu yasağına uyun ki, kurtuluşa eresiniz.
Böylece, kâfirler için hazırlanmış olan ateşten kendinizi koruyun.
Allah ve Allah’ın mesajlarını tebliğ eden elçisine itaat edin ki, merhamete nail olasınız.
Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, genişliği gökler ile yer kadar olan ve sorumlu davrananlar için hazırlanmış cennete koşun.
Bunlar ki, bollukta da darlıkta da mallarını Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenen ve insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah, böyle iyileri sever.
Yine bunlar, utanç verici bir iş yaptıklarında veya kendilerine kötülük ettiklerinde, hemen Allah’ı hatırlayıp günahları için af dilerler. Zaten Allah’tan başka günahları kim bağışlayabilir ki? Ve bunlar, bile isteye günah işlemekte ısrar etmezler.
İşte bunların ödülleri; Rablerinden bir bağışlanma ve tabanından ırmakların çağladığı cennetlerde kalmaktır. Böyle çalışıp çabalayanların ödülü ne güzeldir!
Sizden önce nice hayat tarzları gelip geçmiştir. Yeryüzünde dolaşın da yalana sarılanların sonunun nasıl olduğunu görün!
Bu Kuran, insanlar için hakikati ifade eden bir bildiridir ve sorumlu davrananlar için doğru yol rehberi ve nasihattir.
Üzülmeyin, yılgınlığa kapılıp gevşemeyin, eğer gerçekten inanıyorsanız siz üstünsünüz.
Eğer (Uhud’ta) sizin canınız yandıysa, (Bedir’de de) onların da canı yanmıştı. Biz zafer ve yenilgileri insanlar arasında döndürür dururuz ki, Allah iman edenleri ortaya çıkarsın ve içinizden şahitler ve modeller oluştursun. Zira Allah, davasına ihanet edenleri sevmez.
Bu, Allah’ın inananları arındırıp, kâfirleri mahvu perişan etmesi içindir.
Yoksa siz, Allah içinizden kendi yolunda cihat edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Oysa siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce ölümü arzuluyordunuz. İşte şimdi onu gördüğünüz halde öylece bakıp duruyorsunuz.
Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçmiştir. Eğer O, ölür veya öldürülürse topuklarınızın üstünde gerisin geriye dönecek misiniz? Kim topukları üzerinde geriye dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, nimetlerin hakkını verenleri zamanı geldiğinde mutlaka ödüllendirecektir.
Hiç kimse, Allah’ın izniyle yasalaşmış bir süre olmadan ölmez! Kim, şu dünyanın ödülünü isterse ona ondan veririz. Kim de ahiretin ödülünü isterse, ona da ondan veririz. Biz, şükredip nimetlerin hakkını verenleri mutlaka ödüllendiririz.
Nice nebiler vardır ki, Rabbe adanmış kişilerle beraber savaşmışlardır. Onlar, Allah yolunda başlarına gelen musibetler sebebiyle yılgınlığa kapılmadılar gevşemediler, acziyet göstermediler ve boyun eğmediler. Allah, davasında direnip sabredenleri sever.
Onların sözü sadece şuydu; “Rabbimiz, günahlarımızı ve haddi aşan tavırlarımızı bağışla ayaklarımızı sabit kıl, kâfirler toplumuna karşı bize yardım et!”
Bunun ardından Allah da onlara hem bu dünya nimetinin hem de ahiret nimetinin en güzelini verdi. Allah, böyle iyilik edenleri sever.
Ey İman edenler! Eğer Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden kâfirlere uyarsanız; onlar sizi ökçelerinizin üzerine gerisin geri döndürürler de işte o zaman temelli kaybedenlerden olursunuz.
Hayır sizin gerçek mevlanız sadece Allah’tır. O, yardım edenlerin en iyisidir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :