Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Hâ Mîm.
Hak ve hakikati apaçık ortaya koyan bu kitaba and olsun ki.
Biz onu, mübarek bir gecede indirdik. Çünkü ta baştan beri uyaran biz idik.
O gecede (Kuran’ın inmesiyle) hikmetli her iş batıldan ayrılmıştır.
Katımızdan konulan bir yasa gereği, elçileri biz bunun için gönderdik.
Rabbinin rahmetinin bir gereği olarak. Şüphesiz O’dur her şeyi işiten ve her şeyi bilen.
Yani göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbinin rahmeti. Eğer gerçekten inanmak isterseniz bu böyledir.
Zira O’ndan başka ilah yoktur. Yaşatan da öldüren de O’dur. O, sizin de Rabbiniz, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir/sahibidir.
Ne var ki onlar hala şek ve şüphe bataklığında oyalanıp duruyorlar.
Öyleyse sen, gökyüzünü yoğun bir dumanın kaplayacağı o günü bekle!
Bütün halkı bürüyecek bir duman. İşte budur acıklı azap!
Onlar “Rabbimiz ne olur bu azabı bizden kaldır, biz artık iman edeceğiz” diye yalvaracaklar.
Onlar nerde öğüt almak nerde! Hâlbuki kendilerine hakikati apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti de.
Sonra ondan yüz çevirmişler ve:
– Öğretilmiş deli! Demişlerdi.
Şimdi biz kısa süreliğine bu azabı kaldırsak siz hemen eski halinize geri döneceksiniz.
İyi bilesin ki biz o büyük darbeyi vurduğumuz gün onları hak ettikleri şekilde cezalandıracağız.
Nitekim biz onlardan daha önce de Firavun halkını sınamıştık. Onlara da saygın bir elçi gelmiş ve şöyle demişti.
Bana gelin ey Allah’ın kulları! Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
– Ve Allah’a karşı büyüklenmeyin. Zira ben size apaçık bir delil ile geldim.
– Beni taşlayarak öldürmenizden sizin de Rabbiniz benim de Rabbim olan Allah’a sığındım.
Eğer bana inanmıyorsanız bari yolumdan çekilin.
Musa: "İşte bunlar, günaha batmış bir topluluk” diyerek Rabbine yalvarmıştı.
Allah da buyurdu ki: - Kullarımı geceleyin alıp yola çık unutmayın mutlaka takip edileceksiniz!
Sen denizi rahat bir şekilde geç ve yolu öylece bırak. Şu kesin ki o ordu mutlaka boğulacak.
Onlar arkada neler bıraktılar neler! Nice bağlar bahçeler ve nice pınarlar.
Nice ekili bahçeler ve nice güzel konaklar.
Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!
Evet onlar işte böyle yok olup gittiler. Biz bunların hepsini başka topluma bıraktık.
Onların ardından ne gök ağladı, ne de yer! Ne de cezaları ertelendi.
And olsun ki biz İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtarmıştık.
Yani Firavun’dan. Çünkü O hak hukuk tanımayan bir zorbaydı.
And olsun ki biz onları ilahi bir bilgiyle/vahiyle diğer milletlerin içerisinden seçmiştik.
Yine biz onlara, her biri aşikâr bir imtihan vesilesi olan nice ayetler vermiştik.
Bunlar ise tutmuşlar şöyle diyorlar:
– Biz bir kere öldük mü iş biter. Öyle tekrar diriltilecek değiliz.
Eğer doğru söylüyorsanız haydi ölmüş gitmiş atalarımızı geri getirin.
Onlar mı daha güçlü, yoksa günaha gömülüp gittiği için hepsini helak ettiğimiz Tubba kavmi ve ondan önceki toplumlar mı?
Biz gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunanları oyun ve eğlence olsun diye boşu boşuna yaratmadık.
Biz onları sadece yüce bir amacı gerçekleştirmek için yarattık ancak insanların çoğu bunu bilmez.
Hiç şüphe yok ki iyi ile kötünün ayrılacağı gün tüm insanların toplanacağı gündür.
O gün, ne bir dostun dostuna faydası dokunacak ne de herhangi bir yerden kendilerine yardım ulaşacak.
Allah’ın rahmet ettikleri müstesna. Şüphesiz O’dur gücü sonsuz olan ve rahmetine sınır olmayan.
Şu bir gerçektir ki zakkum ağacı.
Günahkârın yemeğidir.
Erimiş maden misali karınlarda kaynar.
Kaynar suyun kaynadığı gibi.
Ve bir ses:
– Tutun onu, alevlerin tam ortasına atın.
Sonra da azap olarak başından aşağı kaynar suyu dökün.
– Şimdi tat bakalım bu azabı! Hani sen hatırlı saygın biri idin!
İşte bu, sizin ta baştan beri bir türlü inanmadığınız azabın ta kendisi.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :