Haddi aşanların isteklerine boyun eğmeyin.
Memlekette ıslah edici hiçbir şey yapmayan sürekli bozgunculuk yapanların.
– Onlar: Belli ki sen adamakıllı büyülenmiş birisin, dediler.
Nihayetinde sen de bizim gibi bir beşersin. Eğer, doğru söylüyorsan haydi bize bir mucize getir bakalım.
– Salih: İşte şu dişi deve; Su içme hakkı belli bir gün onundur, belli bir gün sizindir, dedi.
Sakın ona herhangi bir zarar vermeyin aksi takdirde sizi korkunç bir günün azabı yakalar.
Buna rağmen onu hunharca boğazladılar, fakat sonunda pişman oldular.
Çünkü o azap onları yakalayıverdi. Bu olayda da alınacak bir ders mutlaka vardır fakat onların çoğu yine de iman etmediler.
Olsun senin Rabbin yine de O, sınırsız güç sahibi ve sonsuz rahmet kaynağıdır.
Lut’un kavmi de elçilerini yalancılıkla suçlamışlardı.
Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: Siz hiç Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz?
Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
Ben bu davetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım, ancak Alemlerin Rabbine aittir.
Siz nasıl oluyor da insanların içinden erkeklere yanaşıyorsunuz?
Bu şekilde Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bir yana bırakıyorsunuz. Siz basbayağı sınırları çiğneyen bir toplumsunuz.
– Onlar: Ey Lut eğer buna bir son vermezsen, kesinlikle buradan sürülüp çıkarılacaksın. Dediler.
– Lut: Ben sizin yaptıklarınızdan tiksiniyorum ve sizi şiddetle kınıyorum dedi.
Rabbim dedi, beni ve ailemi onların yaptıklarının şerrinden koru!
Yalnız arkada kalıp dökülenlerden olan o yaşlı hanımı hariç.
Sonra, diğerlerini yerin dibine geçirdik.
Üzerlerine de yağmur gibi taş yağdırdık. Uyarıldıkları halde kulak asmayanların yağmuru ne kötüdür.
İşte bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır. Ama onların çoğu yine de iman etmediler.
Olsun senin Rabbin yine de sınırsız bir güç sahibi ve sonsuz rahmet kaynağıdır.
Eyke halkı da elçilerini yalancılıkla suçlamışlardı.
Şuayb onlara: Hiç Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz? Demişti.
Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
Ben bu davetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım ancak âlemlerin Rabbine aittir.
Ölçüyü tam tutun. Eksik tartarak hak yiyenlerden olmayın.
Tarttığınız zaman da dosdoğru terazi ile tartın.
İnsanların mal ve eşyalarını eksik değer biçerek değerinden düşürmeyin. Böylece memlekette dirlik ve düzeni bozmayın.
Sizi ve daha önceki nesilleri yaratan Allah’a karşı gelmekten sakının.
Onlar: Belli ki sen, adamakıllı büyülenmiş birisin, dediler.
Nihayetinde sen de bizim gibi bir beşersin. Biz kesinlikle inanıyoruz ki sen yalancısın.
Eğer, doğru söylüyorsan haydi üzerimize gökten bir parça düşür de görelim.
– Şuayb: Rabbim sizin yaptıklarınızı çok iyi biliyor, dedi.
Neticede onu böyle yalanladılar ve onları kara bulutların kapladığı bir günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o azabın geldiği gün çok korkunç bir gündü.
Şüphesiz bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır ama onların çoğu yine de iman etmediler.
Olsun senin Rabbin yine de sınırsız bir güç sahibi ve sonsuz rahmet kaynağıdır.
Şüphe yok ki bu Kuran, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
Onu güvenilir ruh (Cebrail) indirmiştir.
Tam da senin kalbine. Uyarıcılardan olman için.
Bu, mesajın özü önceki kitaplarda mevcuttur.
İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmeleri, onlar için bir delil olarak yeterli değil midir?
Eğer biz onu arap olmayan birine indirmiş olsaydık.
O da onlara bu mesajı okusaydı anlayamadık diye buna inanmazlardı.
İşte bu Kuran suçluların kalplerine etki etmeden böylece geçip gitti.