Bu kitap, her şeye gücü yeten ve her hükmü doğru olan Allah katından indirilmiştir.
Biz, bu kitabı Kuran’ı sana hak/gerçek bir amaç için indirdik. Öyleyse, dini yaşamını O’na has kılarak Allah’a kulluk et!
İyi bilin ki saf ve katışıksız din Allah’a aittir. O’ndan başka birtakım evliya/otoriteler edinenler: – Biz onlara, başka bir maksatla değil sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz derler. Allah, onların aralarında tartıştıkları konularda hükmünü verecektir. Zira Allah, hiç bir yalancı nankör kâfiri yoluna kabul etmez.
Eğer Allah, kendine çocuk edinmek isteseydi bunu yarattıklarından dilediğini seçerek yapardı. Hâşâ! O bundan münezzehtir. Zira O, Allah tektir ve yegâne otorite sahibidir.
Çünkü O, gökleri ve yeri belli bir amaç için yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne gündüzü de gecenin üstüne bürüyüp örten O’dur. Her biri kendi yörüngesinde yüzüp giden güneşi ve ayı sizin istifadenize sunan da O’dur. İyi bilin ki O’dur mutlak üstün ve yüce olan, çokça ve sürekli bağışlayan.
O, sizi tek bir özden yaratmıştır. Sonra da aynı özden eşini meydana getirmiştir ve size dört türden çiftler olmak üzere sekiz hayvan lütfetmiştir. Sizi de analarınızın karnında, üç karanlık içinde aşama aşama geliştirerek yaratmaktadır. İşte, sizin Rabbiniz/sahibiniz böyle bir Allah’tır. Mutlak hükümranlık O’nundur zira O’ndan başka ilah yoktur öyleyse nasıl haktan Kuran’dan uzaklaşıyorsunuz?
Eğer nankörlük ederseniz, bilin ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur. Ama O, kullarının nankörlüğünden razı olmaz. Eğer şükrederseniz, Allah sizin adınıza hoşnut olur. Zira hiçbir günahkâr bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda hepinizin varacağı yer Rabbinizin huzurudur. İşte o zaman size yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir. Çünkü O, kalplerdeki sırları bile bilendir.
Nankör insanın başına bir sıkıntı geldiğinde, Rabbine yönelerek dua eder. Sonra da Rabbi kendi lütfundan onun başındaki sıkıntıyı giderince daha önce ona yalvarıp yakardığını unutur da Allah’a denk ortaklar edinir, üstelik başkalarını da Allah’ın yolundan saptırır. De ki: – Kâfirliğinle biraz daha safa sür bakalım, hiç şüphen olmasın ki sen cehennemi boylayacaksın!
Yoksa böyle biri ile geceleri kâh secdeye kapanarak kâh kıyamda durarak ibadetle meşgul olan, ahiret endişesi taşıyan ve Rabbinin rahmetini ümit eden kimse bir olur mu? Hiç bu bilince sahip olanlarla olmayanlar bir olur mu? Ne var ki bunu ancak temiz akıl sahipleri düşünebilirler.
De ki: Ey inanıp güvenen kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Bu dünyada iyi ve güzel davrananlara güzel bir gelecek vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Unutmayın ki zorluk ve sıkıntılara sabredenlere mükâfatları hadsiz hesapsız bir şekilde verilecektir.
De ki: – Ben, dini yaşamımı O’na has kılarak yalnızca Allah’a kulluk etmekle emrolundum.
Ve ben Müslümanların öncüsü olmakla emrolundum.
De ki; -Eğer ben Rabbime isyan edersem o dehşetli günün azabına çarptırılmaktan korkarım.
– Onun için ben dinimi yaşamımı O’na has kılarak Allah’a kulluk ederim! De.
Siz de, bu halinizle Allah’tan başka istediğinize kulluk edin! De ki: – Gerçekten hüsrana uğrayacaklar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana sürükleyecek olanlardır. İşte göz göre göre hüsrana uğramak budur!
Böyle kimseler hem üstlerinden hem altlarından kat kat ateş tabakaları ile azap olunacaklar. Allah, kullarını işte böyle bir azapla korkutmaktadır. Öyleyse ey kullarım bana karşı gelmekten sakının!
Müjdeler olsun şer odaklarına kulluk etmekten uzak duran ve sadece Allah’a yönelenlere! Bu kullarımı müjdele ki.
Bunlar, her türlü sözü dinleyip sonra en güzeline uyarlar. İşte Allah’ın gösterdiği doğru yola uyan kimseler bunlardır. İşte gerçek ve temiz akıl sahipleri bunlardır.
Şimdi bununla hakkında azap hükmü kesinleşmiş kimse bir olur mu? Bu durumda cehennemin ortasına düşmüş birini sen mi kurtaracaksın?
Oysa Rablerine karşı gelmekten sakınanlara tabanından ırmakların çağladığı üst üste bina edilmiş cennet köşkleri vardır. Bu, Allah’ın bir vaadidir. Allah ise vaadinden asla dönmez.
Allah’ın gökten su indirip, onu yeraltındaki su kaynaklarına sızdırdığını, sonra da onunla rengârenk ekinler bitkiler bitirdiğini görmüyor musun? Sonra da bu bitkiler kurur ve sen onların sapsarı bir hale geldiğini görürsün. Sonunda Allah onları çerçöp haline getirir. İşte bunda temiz akıl sahipleri için alınacak bir ibret mutlaka vardır.
Şimdi Rabbinden gelen bir nur Kuran üzere olan böylece kalbini Allah’ın dini İslam’a açan kimse ile kalbi Allah’ın zikri Kuran’a karşı kaskatı olan kimse bir olur mu? Yazıklar olsun kalpleri katılaşmış olanlara ki onlar apaçık bir sapkınlık içindeler.
Allah, hadislerin en güzelini, kendi içinde tutarlı birbirine benzeyen ikişerli sistemde bir kitap/Kuran olarak indirmiştir. Rabblerine derin bir saygı duyanların ayetleri karşısında tenleri ürperir, ardından Allah’ın sonsuz rahmetini anınca da kalpleri ve tenleri yatışıp huzur bulur. İşte bu, Allah’ın hidayeti/rehberidir ki dileyen kimse bu hadis ile doğru yola ulaşır. Allah, kimin de sapkınlığını onaylamışsa artık ona doğru yolu gösterecek kimse yoktur.
Kıyamet günü, yüzünü kötü azaptan koruyan kimse mi; “Kazanmış olduklarınızın azabını tadın!” denilen yanlışta ısrar eden zalimler mi?
Zaten onlardan öncekiler de yalanlamışlardı ama hiç akıllarına gelmeyen, beklemedikleri bir yerden azap onlara gelivermişti.
Böylece Allah, onlara dünya hayatında rezilliği tattırmış, ahiretteki azapları ise şüphesiz çok daha büyük olacaktır. Keşke bu gerçeği bilselerdi.
Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye bu Kuran’da insanlar için, her türlü misali verdik.
Üstelik bunu, Allah’a karşı gelmekten korunsunlar diye Arapça okunup iletilen, çelişkili ve dolambaçlı ifadeler içermeyen bir kitap olarak indirdik.
Şimdi Allah size, birbiriyle geçinemeyen birçok ortağa bağlı olan bir adam ile yalnız Allah’a teslim olmuş bir adamı örnek olarak veriyor. Şimdi bu ikisinin durumu aynı mıdır? Allah’a övgüler olsun ki hayır, fakat onların çoğu bu gerçeği bilmezler.
Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Sonra siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
Allah hakkında yalan söyleyen ve kendisine gelen Kuran karşısında yalana sarılandan daha kâfir biri olabilir mi? Bu kâfirler için cehennemde yer mi yok?
Bu Kuran’ı ve onu getireni tasdik edenlere gelince işte bunlar Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır.
Bunlar için Rabbleri katında istedikleri her şey vardır. Bu, iyi davrananların ödülüdür.
Şöyle ki Allah, onların yaptıklarının en kötülerini örtüp bağışlayacak ve onları yaptıklarının en iyisine göre mükâfatlandıracaktır.
Allah kuluna yetmez mi ki, onlar seni Allah’tan başka bir takım kişilerle korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimin sapkınlığını onaylarsa artık onu doğru yola iletecek yoktur.
Ama kim de Allah’ın rehberine uymuşsa onu da saptıracak bir güç yoktur. Allah gücüne karşı konulamayan ve hak edene de gerekli cezayı veren değil midir?
Onlara: – Gökleri ve yeri yaratan kimdir? Diye soracak olsan; – Hiç tereddütsüz “Allah’tır” diye cevap verecekler, de ki: – Peki, söyler misiniz Allah bana bir sıkıntı vermek istese sizin Allah ile aranıza koyup dua ile yalvarıp yakardıklarınız o sıkıntıyı giderebilirler mi? Yahut Allah bana bir lütuf/ikramda bulunacak olsa onlar buna engel olabilirler mi? De ki: – Allah bana yeter. Birine dayanıp güvenmek isteyenler yalnızca Allah’a bağlanıp güvensinler.
De ki: – Siz kendinize yakışanı yapın, ben de kendime yakışanı yapacağım, Yakında anlayacaksınız.
Dünyada alçaltıcı bir azabın, ahirette de kalıcı bir azabın kimin başına çökeceğini.
Hiç şüphe yok ki insanlara hak ve hakikati göstermek amacıyla bu kitabı sana biz indirdik. Bundan böyle kim bu Kuran’ı rehber edinirse bu kendi lehinedir. Kim de O’nun yolundan saparsa bu da ancak kendi aleyhinedir. Zira sen onların vekili/savunucusu değilsin.
Allah, kişiyi ölümü anında vefat ettirir bilincini alır henüz ölmemiş olanları da uykusunda vefat ettirir. Ölümüne karar verilmiş olanların bilincini alıkoyar diğerlerini ise ölümü gelinceye kadar salıverir. İşte bunda, derinlemesine düşünebilen bir toplum için alınacak nice ibretler vardır.
Yoksa onlar Allah ile aralarına birilerini koyup birtakım şefaatçiler mi ediniyorlar? De ki: – Peki, onlar hiç bir şeye sahip değiller ve akılları hiç bir şeye ermiyor ise?
De ki: – İyi bilin ki şefaat tamamıyla ve sadece Allah’a aittir, zira göklerin ve yerin hükümranlığı O’na aittir. Sonunda hepiniz hesap vermek üzere O’na döndürüleceksiniz.
Ne zaman Allah tek başına anılsa ahirete inanmayanların kalpleri tiksinti ve nefretle çarpar. Allah’tan başkalarının adı geçince hemen neşelenirler.
De ki: Ey göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı, gizli ve aşikâr her şeyi bilen Allah’ım, ayrılığa düştükleri konularda kullarının arasında hüküm verecek olan sadece sensin!
Allah tek anıldığında tiksinenler, yeryüzünün tüm hazinelerine, hatta bunun bir misline daha sahip olsalardı kıyamet gününde o korkunç azaptan kurtulmak için fidye olarak verirlerdi. Çünkü onların hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah tarafından karşılarına çıkarılacak.
Onların dünyadayken kazandıkları kötülükler gözlerinin önüne serilecek vaktiyle hafife aldıkları azap kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Ne zaman insanın başına bir sıkıntı gelse hemen bize dua eder. Sonra ona katımızdan bir nimet bahşedince, bu bana kendi bilgim ve yeteneğim sayesinde verildi der. Hâlbuki bu bir imtihandır. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmez.
Doğrusu onlardan öncekiler de aynen böyle söylemişlerdi. Fakat kazandıkları mal ve servetler onlara hiçbir fayda sağlamamıştı.