Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Andolsun ki biz daha önce de İbrahim’e doğruyu bulma yeteneği vermiştik, Biz onun buna ehil olduğunu biliyorduk.
O, babasına ve toplumuna demişti ki:
– Önünde saygıyla durduğunuz bu heykeller de neyin nesi?
Onlar ise:
– Biz atalarımızı onlara kulluk eder bulduk. Dediler.
İbrahim:
– Gerçekten siz ve atalarınız başından beri apaçık bir sapkınlık içindeymişsiniz, dedi.
Onlar:
– Sen ciddi misin yoksa bizimle oyun mu oynuyorsun? Dediler.
İbrahim:
– Hayır, gerçek şu ki sizin Rabbiniz göklerin ve yerin de Rabbi/sahibi olan ve bütün varlıkları yaratandır. Ben de bunun böyle olduğuna bütün varlığımla şahidim. Dedi
İbrahim: Allah’a yemin ederim ki, siz gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım.
Onlar şehirden ayrılınca İbrahim hepsini kırıp parçaladı, ancak kendisine müracaat etsinler diye büyük saydıkları puta dokunmadı.
Halk:
– Kim yaptı bunu ilahlarımıza? Gerçekten o haddini bilmez biriymiş, dediler.
Diğerleri:
– İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duymuştuk, dediler.
– Öyleyse onu halkın huzuruna çıkaralım belki birileri onun yaptığına şahitlik eder, dediler.
Dediler ki:
– İlahlarımıza bunu sen mi yaptın ey İbrahim?
İbrahim:
– Hayır, dedi yapsa yapsa onu şu büyükleri yapmıştır. En iyisi siz ona sorun, tabi eğer, konuşabiliyorsa, dedi.
Bunun üzerine birbirlerine dönüp:
– Biz gerçekten konuşamayan varlıklara kulluk ederek sapıtmışız, diye birbirlerini suçladılar.
Sonra yine eski inançlarına döndüler ve:
– Bunların konuşamayacağını sen de çok iyi biliyorsun, dediler.
İbrahim:
– O halde neden Allah’ı bırakıp da size hiç bir faydası ve zararı olmayan varlıklara kulluk ediyorsunuz? Dedi.
Yazıklar olsun size ve Allah’tan başka kulluk ettiklerinize! Siz hiç aklınızı kullanmayacak mısınız?
Onlar, “Eğer bir şey yapacaksanız onu yakın böylece ilahlarınıza sahip çıkmış olursunuz.” dediler.
Biz de:
– Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlikli ol! Dedik.
Onlar, İbrahim’i ortadan kaldırmak istediler ama biz de onları hüsrana uğrattık.
Biz onu ve Lut’u kurtardık ve onları, bütün toplumlar için mübarek kıldığımız topraklara ulaştırdık.
Ve ona İshak’ı, ilave olarak da Yakub’u bahşettik. Her ikisini de iyilerden yaptık.
Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler kıldık, onlara iyi ve yararlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onların hepsi yalnızca bize kulluk eden kimselerdi.
Bu kitapta Lut’u da an. Biz, ona doğru karar verme yeteneği ve ilim verdik. Ve onu halkı iğrenç işler yapan memleketten kurtardık. Onlar, gerçekten yoldan çıkmış fasık çok kötü bir toplum idi.
Biz onu şefkat ve merhametimize gark ettik. Çünkü o, iyi ve dürüst kimselerdendi.
Nuh’u da an! Hani o, elçilerine kulak tıkayan kavminin helâkı için nida etmişti de, biz de kabul etmiştik. Onu ve ailesini büyük felaketten kurtarmıştık.
Ayetlerimizi yalan sayan toplumuna karşı Nuh’u desteklemiştik. Çünkü onlar gerçekten kötü bir toplum idi. Biz de onların hepsini suda boğmuştuk.
Davud’u ve Süleyman’ı da an! Hani ikisi otlaklarda yayılan koyun sürüsü gibi dağılmış bir toplumu nizam ve intizam içinde toplayıp yönetiyorlardı. Biz de onların yönetimine şahit idik.
Yönetim konusunda Süleyman’ı daha marifetli yapmıştık. Gerçi her birine isabetli karar verme yeteneği ve ilim verdik. Biz dağları Davud’un emrine verdik, dağlar ve kuşlar Davud’un tespihine eşlik ediyorlardı. Bizdik bütün bunları yapan.
Yine biz Davud’a, savaşta kılıç darbelerinden korunmanız için kullanacağınız zırh yapma sanatını öğrettik. Peki, şimdi siz, bu nimetlerin hakkını veriyor musunuz?
Biz şiddetle esen rüzgârları da Süleyman’ın hizmetine sunmuştuk. Rüzgâr onun emriyle, bereketlendirdiğimiz topraklara doğru eserdi. Her bir şey bizim ilmimiz çerçevesinde oluyordu.
Şeytanlar gibi asi bir takım maharetli kişileri de onun emrine vermiştik. Onlar Süleyman için dalgıçlık yapıyor ve bunun dışında başka işler de yapıyorlardı, bütün bu kişileri muhafaza altına alan biz idik.
– Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin, diye niyaz eden Eyyûb’ü de an!
Biz de onun duasını kabul etmiş ve onu o dertten kurtarmıştık. Katımızdan merhametimizin bir nişanesi ve kulluk edenlere bir ibret ve hatıra olsun diye ona, ailesini ve kaybettiklerini misliyle geri verdik.
Sabırlı kimseler olan İsmail, İdris ve Zülkifl’i de yâd et!
Biz de bunları sevgi ve merhametimize erenlerin arasına dâhil etmiştik. Çünkü bunlar iyi ve erdemli kimselerdendi.
Öfkeli bir biçimde geçip giden, bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zanneden ve nihayet karanlıklar içinde “Senden başka ilah yoktur seni tenzih ederim, gerçekten ben kendine yazık eden zalimlerden oldum” diye yalvaran Yunus’u da an!
Biz de onun duasını kabul etmiş ve içinde bulunduğu sıkıntıdan onu kurtarmıştık. İşte biz inanıp güvenen müminleri böyle kurtarırız.
“Rabbim beni yalnız bırakma! Sen varislerin en hayırlısısın” diye Rabbine niyaz eden Zekeriya’yı da an!
Onun da duasını kabul etmiş ve ona Yahya’yı bağışlamış, eşini de çocuk doğurmaya elverişli hale getirmiştik. Çünkü bunlar, güzel işler yapmakta birbirleriyle yarışıyorlar, korku ve ümit ile bize dua ediyorlardı ve onlar bize karşı son derece saygılı idiler.
Ruhumuzdan üfleyip kendini ve oğlunu bütün âlemlere bir ibret kıldığımız, ırz ve iffetini korumuş olan Meryem’i de an!
İşte bu sizin toplumunuz tek bir ümmettir. Ben de sizin sahibinizim/Rabbinizim. O halde sadece bana kulluk edin.
Fakat dinlerini paramparça ettiler, nihayetinde hepsi bize dönecektir.
Ama kim de mümin olarak iyi ve güzel işler yaparsa onun çabası asla göz ardı edilmeyecektir. Çünkü biz yaptıklarını yazmaktayız.
Bizim helâkına karar verdiğimiz bir toplumun artık geri dönüşü mümkün değildir.
Nihayet o toplumun helakı için Yecüc ve Mecüc serbest bırakılır, her tepeden dalga dalga yayılırlar.
İşte gerçekleşecek olan vaat yaklaşmıştır. İşte o zaman inanmayanların gözleri korku ve dehşetten fal taşı gibi açılacak ve:
– Yazıklar olsun bize, bundan önce biz bunu hiç umursamıyorduk, aslında biz kendimize zulmedip yazık etmişiz, diyecekler.
Şüphe yok ki siz ve Allah ile aranıza koyup kulluk ettikleriniz, cehennemin odunusunuz. Evet, hepiniz orayı boylayacaksınız.
Eğer şu kulluk ettikleriniz gerçekten ilah olsalardı kesinlikle oraya girmezlerdi ama onların hepsi orada kalıcıdırlar.
Onlar orada inim inim inleyecekler ve iniltiden başka hiçbir şey işitmeyecekler.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :