Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
İnsanların hesaba çekilecekleri gün yaklaştı. Fakat onlar umursamaz bir şekilde bu gerçekten/Kuran’dan yüz çeviriyorlar.
Ne zaman onlara, Rablerinden yeni bir zikir/öğüt gelse onu ancak alaya alarak dinliyorlar.
“Bu sizin gibi bir beşer değil mi, şimdi siz göz göre göre onun sihrine mi kapılacaksınız?” Diyerek kendi aralarında gizli gizli fısıldaşıyorlar.
De ki:
– Benim Rabbim gökte ve yerde söylenen her sözü bilir, zira O’dur her şeyi işiten ve bilen.
– Hayır, dediler. Bunlar karma karışık rüyalar, Hayır, bu Kuran’ı Allah adına uydurmuştur. Hayır, olsa olsa o bir şairdir! Öyleyse bize, öncekilere gönderilen elçilerinki gibi bir mucize getirsin!
Onlardan önce, helâk ettiğimiz beldelerin halkı da iman etmemişti. Şimdi bunlar mı iman edecek?
Oysa senden önce de kendilerine vahiy vererek elçilikle görevlendirdiğimiz kişiler ancak senin gibi birer insandılar. Eğer bilmiyorsanız kitap ehline sorun!
Biz onları yemeğe içmeye ihtiyacı olmayan birer varlık yapmadık, onlar ölümsüz de değillerdi.
Netice de biz onlara verdiğimiz vaadi tuttuk, onları ve hak eden kimseleri kurtardık, aşırı gidenleri de helak ettik.
Size de içinde sizin için öğüt olan bir kitap/Kuran indirdik, hala aklınızı kullanmayacak mısınız?
Biz halkı zalim olan elçilere karşı çıkan nice kentleri kırıp geçirdik. Onların ardından da başka bir toplum var ettik.
Onlar bizim şiddetli azabımızı hissettikleri zaman, oradan süratle kaçmaya başladılar.
Durun kaçmayın, küstahça şımartıldığınız o konforlu yaşantınıza ve konaklarınıza geri dönün, belki aranır sorulursunuz.
– Eyvah bize, dediler. Gerçekten biz yanlışta ısrar eden zalimlerden olduk.
Onların bu feryatları devam edip dururken biz onları biçilmiş ekine, yakılıp kül olmuşa çevirdik.
Çünkü biz göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
Eğer bir oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu şanımıza uygun olarak elbette edinirdik, evet yapsaydık böyle yapardık ama yapmadık.
Tam aksine biz hakkı batılın üstüne fırlatırız da onun beynini parçalar böylece batıl yok olup gider. Allah’a çirkin yakıştırmalarınızdan dolayı yazıklar olsun size!
Zira göklerde ve yerde canlı cansız ne varsa hepsi O’nundur. O’nun katında olanlar O’na kulluk etmekten asla büyüklük taslamazlar ve bıkıp usanmazlar.
Gece ve gündüz hiç durmadan Allah’ın şanını yüceltirler.
“Demek ki onlar, yeryüzünden/taştan topraktan bir takım varlıkları ilah mı edindiler” de. Ölüleri onlar mı diriltecekler?
Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka bir takım ilahlar olsaydı her ikisinde de kargaşa olur düzen bozulurdu, hâşâ! Yüce hükümranlık makamının sahibi olan Allah, onların çirkin yakıştırmalarından münezzehtir.
O yaptıklarından dolayı asla sorgulanamaz ama onlar sorgulanacaklar.
Yoksa Allah’tan başka bir takım ilahlar mı edindiler? Onlara de ki:
– Haydi, kesin delilinizi getirin! İşte bu tevhit inancı hem benimle beraber olanların hem de benden öncekilerin dile getirdiği ortak mesajdır. Fakat onların çoğu bu gerçeği/Kuran’ı bilmiyorlar, bu nedenle bundan yüz çeviriyorlar.
Oysa biz senden önce gönderdiğimiz her elçiye sadece şunu vahyettik:
– Benden başka ilah yoktur, öyleyse sadece bana kulluk edin!
Buna rağmen onlar, Rahman, çocuk edindi, dediler. Hâşâ o böyle şeylerden münezzehtir. Aslında onlar (melekler) Allah’ın değerli kullarıdır.
Onlar sözleri ile onun önüne geçmezler ve onlar onun emri ile hareket ederler.
Allah, onların yaptıklarını ve yapacaklarını bilir ve onlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. Zira onlar Allah’a duydukları derin saygıdan dolayı tir tir titrerler.
Meleklerden biri kalkıp “Allah’ın yanı sıra ben de ilahım” demiş olsa, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz ilahlık iddiasında bulunanları böyle cezalandırırız.
Gerçeği örtbas eden kâfirler görmüyorlar mı ki gökler ve yer başlangıçta bitişikken biz onları ayırdık ve bütün canlıları sudan yarattık. Hala inanmayacaklar mı?
Ve sarsılırlar diye yeryüzüne ağırlıklar koyduk, kolayca yollarını bulabilsinler diye orada vadiler ve geçitler meydana getirdik.
Göğü de korunaklı bir tavan yaptık. Buna rağmen onlar, gökyüzündeki bunca delilden yüz çeviriyorlar.
Geceyi ve gündüzü, kendi yörüngelerinde akıp giden güneşi ve ayı yaratan O’dur.
Biz senden önce yaşamış hiç bir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen öleceksin de onlar sonsuza kadar mı yaşayacaklar?
Zira her canlı ölümü tadacaktır. Biz sizi iyilikle ve kötülükle sınıyoruz. Zaten sonunda bize döndürüleceksiniz.
Gerçekleri örtbas eden kâfirler seni gördüklerinde seni sadece alaya almak için “İlahlarınızı diline dolayan bu mu?” derler hâlbuki onlar sana değil Rahman’ın zikri Kuran’a inanmıyorlar.
İnsanoğlu pek aceleci yaratılmıştır. Acele etmenize gerek yok, zamanı geldiğinde ayetlerimi size göstereceğim.
Bir de kalkmış “Eğer iddianızda doğruysanız şu vaat edilen tehdit ne zamandır” diye soruyorlar.
O gerçeği örtbas eden kâfirler, yüzlerini ve sırtlarını ateşten koruyamayacakları ve hiçbir yardım da göremeyecekleri o anı keşke bilselerdi.
Aksine o ansızın gelecek ve onları dehşete düşürecektir. Artık onu ne geri çevirebilecekler ne de kendilerine bir mühlet verilecek.
Hiç şüphen olmasın ki senden önceki elçilerle de alay edildi fakat o alay ettikleri gerçek onları çepeçevre kuşatıverdi.
De ki:
– Gece ve gündüz sizi Rahman’dan gelecek bir azaptan kim koruyabilir? Buna rağmen onlar, hala Rablerinin zikrinden/Kuran’dan yüz çeviriyorlar.
Yoksa onların bize karşı kendilerini savunacak bir takım ilahları mı var? Oysa o ilahları, kendilerine bile yardım edecek güçten yoksundurlar, üstelik onlar katımızdan herhangi bir himayede göremeyecekler.
Kaldı ki biz onlara ve atalarına rahat bir hayat yaşattık. Öyle ki bu konforla ömürlerine ömür kattılar peki şimdi onlar, onların imkân ve nüfuzlarını her bir yandan gitgide daralttığımızı görmüyorlar mı? Bu durumda galip gelecek olan onlar mı?
De ki:
– Ben sizi sadece vahiy/Kuran ile uyarıyorum. Oysa uyarıldıkları zaman bu çağrıyı sadece duymak istemeyen sağırlar işitmez.
Eğer Rabbinin azabı onlara hafiften dokunsa hemen:
– Yazıklar olsun bize! Bu çağrıya sağır kesilerek gerçekten zalimlik ederek yanlışta ısrar etmiştik, derler.
Ve biz kıyamet günü hassas adalet terazileri kurarız. Hiç kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz. Hatta hardal tanesi ağırlığınca bir şey olsa onu da değerlendiririz. Zira hesap görücü olarak biz yeteriz.
Andolsun ki biz Musa ve Harun’a hakkı batıldan ayıran, karanlıkları aydınlatan ve sakınıp korunanlar için öğüt olan mesaj verdik.
Onlar ki Rablerine içten derin bir saygı duyarlar ve onlar o saatin bu dünyanın sonunun dehşetinden dolayı tir tir titrerler.
İşte, bu ona indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi bunu siz mi inkâr ediyorsunuz?
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :