Müminler, gerçekten kurtuluşa ermiştir.
Onlar ki, namazlarında huşu/derin bir saygı içinde olurlar.
Onlar ki, boş şeylerden ve işlerden uzak dururlar.
Onlar ki, zekât ile arınmak için çaba gösterirler.
Onlar ki iffet ve namuslarını korurlar.
Ancak eşleri ve meşru olarak sahip oldukları hariç, çünkü bunlar kınanmazlar.
Ama kim de bundan başkasını ararsa, işte onlar da haddi aşanlardır.
Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri ahitlerine riayet ederler.
Onlar ki ibadetlerine ve namazlarına titizlik gösterirler.
Evet bunlar, Firdevs cennetlerine varis olacaklar, orada kalıcıdırlar.
Şüphe yok ki biz insanı balçıktan, süzme bir çamurdan yarattık.
Sonra onu sağlam korunaklı bir yere bir sperm olarak yerleştirdik.
Sonra spermi aşılanmış bir yumurta olarak rahim duvarına astık, sonra onu bir et parçası haline getirdik, sonra bu et parçasından kemikler oluşturduk. Ardından da bu kemikleri etle kapladık, nihayet onu yepyeni bir varlık olarak dünyaya getirdik. Yüceler yücesi olan Allah ne mükemmel bir yaratıcıdır.
Nihayet zamanı geldiğinde de hepiniz öleceksiniz.
Kıyamet günü gelince de yeniden diriltileceksiniz.
Andolsun ki sizin üzerinizde sonsuz gezegenler/yedi katman yaratmışızdır. Biz bütün bu yarattıklarımızla ilgimizi kesmiş değiliz.
Bu çerçevede gökten suyu belli bir kadere/ölçüye göre indirir de onu toprağa emdiririz. İyi bilin ki onu giderip toprağı kupkuru yapmaya da elbette gücümüz yeter.
Ve biz yağmur suyuyla, sizin için hurma ve üzüm bağları yeşertmekteyiz ki orada sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.
Ve yine o yağmurla Sina Dağı çevresinde çokça yetişen, yiyenlere yağ ve katık olan zeytin ağaçları yetiştirdik.
Evcil hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Karınlarında bulunan sütten size içiriyoruz ve sizin için onlarda daha birçok faydalar bulunuyor mesela etlerinden yiyorsunuz.
Ayrıca denizlerde gemilere bindiğiniz gibi karada da onlara biniyor ve yük taşıtıyorsunuz.
Andolsun ki biz Nuh’u toplumuna elçi olarak göndermiştik. O da dedi ki: – Ey toplumum, yalnızca Allah’a kulluk edin, zira sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Allah’ın azabından hiç korkmuyor musunuz?
Toplumunun seçkinlerinden olan kâfirler dediler ki: – Bu da sizin gibi beşerden başka bir şey değil. Belli ki o bize üstünlük kurmak istiyor. Şayet Allah bir elçi göndermek isteseydi melekleri gönderirdi. Hem biz, geçmiş atalarımızdan hiç böyle bir şey işitmedik.
Bu adam cinlenmiş/delirmiş bir süre onu gözetim altında tutun.
Nuh: – Rabbim, onların beni yalanlamalarına karşılık sen bana yardım et! Diye yalvardı.
Bunun üzerine biz de Nuh’a “Bizim gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemi yap, emrimiz gelip tandır kaynadığında her canlıdan birer çift ve hakkında hüküm kesinleşmiş olanların dışında kalan aile fertlerini gemiye yerleştir, sakın kendine yazık eden zalimler ile ilgili bana yalvarma, çünkü onlar boğulacaklar.” diye vahyetmiştik.
Sen ve beraberindekiler, gemiye bindiğinizde: – Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a övgüler olsun, de!
Ve şöyle dua et: – Rabbim, beni bereketli ve güvenli bir yere indir, çünkü yerleşilecek en iyi yeri bilen ve beni oraya eriştirecek olan sensin!
Şüphesiz bunda alınacak nice ibretler vardır, Kesinlikle biz onları büyük bir imtihandan geçirdik.
Bunların ardından başka bir nesil meydana getirdik.
Onlara kendi içlerinden: – Yalnız Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur, Allah’tan hiç korkmuyor musunuz? Diyen bir elçi gönderdik.
Gerçekleri örtbas eden kâfirler, ahiret buluşmasını hesaba katmayan ve dünya hayatının refahı ile şımarmış toplumun ileri gelenleri dediler ki “Bu sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.”
Eğer siz, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz, işte o zaman bütün itibarınızı kaybedersiniz.
Şimdi bu adam size, ölüp toprağa karıştıktan ve kemik yığını haline geldikten sonra tekrar diriltileceğinizi mi vaat ediyor?
Heyhat ki heyhat, olacak iş değil size söylenen bu vaatler boş vaatler.
Hayat, ancak şu yaşadığımız dünya hayatından ibarettir, yaşarız ve ölürüz yeniden diriltilecek değiliz.
Bu adam uydurduğu yalanı Allah’a iftira eden biri, bizim ona inanmamız ihtimal dışıdır.
Elçi: – Rabbim, dedi. Beni yalanlamalarına karşılık sen bana yardım et!
Allah: “Onlar pek yakında pişman olacaklardır” dedi.
Derken korkunç bir çığlık onları yakalayıverdi ve hak yerini buldu. Onları böylece sel yatağındaki kalıntılar gibi çerçöp haline dönüştürdük. Nuh’u yalanlayan zalimlerin canı cehenneme!
Sonra onların da ardından başka nesiller meydana getirdik.
Zira hiç bir toplum helak olma ecelini sürecini ne öne alabilir ne de erteleyebilir.
Sonra da birbiri ardınca elçilerimizi gönderdik, ne zaman elçileri o topluma gelse onu yalanladılar biz de onları birbirlerinin peşi sıra helak ettik ve hepsini de efsanelere çevirdik. İnançsızlar toplumunun canı cehenneme!
Daha sonra da, Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimizle ve apaçık mucizeler ile gönderdik.
Firavun ve ileri gelenlerine. Fakat onlar büyüklendiler, zaten onlar, insanlara tepeden bakan bir toplum idiler.
Ve dediler ki; “Şimdi biz bizden hiçbir farkı olmayan şu iki beşere mi inanacağız, kaldı ki bunların mensup olduğu kavim bize kulluk ederken.”
Böylece onları yalanladılar ve sonunda helak olup gittiler.
Andolsun ki biz İsrailoğullarına doğru yolu göstersin diye Musa’ya kitap vermiştik.
Meryem oğlu İsa’yı da, annesini de bir delil kıldık. O ikisini de yaşamaya elverişli su kaynakları bulunan yüksek bir yere yerleştirdik.